Bundan böyle herkesin aldığı maaşa göre giyinmesi önemle rica olunur...
Ofiste Prada ayakkabılar ve Gucci çantalarla geliyorsanız, maddi durumunuzun yeterince iyi olduğu görüldüğü için maaşınıza zam yapılmayacaktır. Sıradan ve ucuz yerlerden giyiniyorsanız elinizdeki parayı yeterince iyi idare edebildiğiniz görüldüğü için maaşınıza zam yapılmayacaktır.
Hastalık Durumları ;
Herhangi bir hastalığınız durumunda doktor raporu artık kanıt olarak kabul görmeyecektir. Doktora kadar gidebilen işine de gelebilir.
İzin Günleri ;
Her çalışan senede 104 izin günü vardır. Bunlara cumartesi ve pazar denir.
WC Kullanımı ;
İşgününün büyük kısmını tuvaletlerde harcandığı tespit edildiğinden, bundan böyle tuvalet kabinlerinde kalma süresi 3 dakikayla sınırlandırılmıştır.. 3 Dakika bittiği anda alarm çalacak, tuvalet kağıdı otomatikmen içeri toplanacak, kabin kapısı açılacak ve yukarıdan otomatik bir fotoğraf makinası inerek resminizi çekecektir. Bu durum üstüste iki kez başına gelmesi durumunda resminiz şirketin kara listesinde yayınlancak, resimde sırıttığı tespit edilenler yönetmeliğin "aklı dengesizlik durumu" maddesi kapsamında değerlendirilecektir.
Öğle Tatilleri ;
Zayıf personelin öğle tatili süresi 30 dakikadır. Normal kilodaki personelin öğle tatili süresi, dengeli beslenip formlarını korumalarına yetecek şekilde 15 dakikadır. Kilolı personelin öğle tatil süresi 5 dakikadır, bu da zaten bir kutu diet cola içmek için gayet yeterlidir. İlginize çok teşekkür ederiz. Müdüriyet...
10 Ekim 2011 Pazartesi
BULAŞIKÇI
İbrahim bir lokantanın önünde geçerken "Bulaşıkçı Aranıyor" ilanını görmüş,
Hemen içeri girip patrona :
- Ben burada bulaşılıkçılık yapabilirim, demiş.
Patron sormuş :
- Kaç dil biliyorsun ?
İbrahim hiç duraksamadan cevap vermiş :
- On dört.
- Een benimle alay ediyosun? İbrahim :
- Valla önce sen başlattın...
Hemen içeri girip patrona :
- Ben burada bulaşılıkçılık yapabilirim, demiş.
Patron sormuş :
- Kaç dil biliyorsun ?
İbrahim hiç duraksamadan cevap vermiş :
- On dört.
- Een benimle alay ediyosun? İbrahim :
- Valla önce sen başlattın...
PİŞMANLIK
Rıza Tevfik'e sorarlar :
- Hocam, bir erkek için bekarlık mı iyidir, evlilik mi?
Şöyle cevaplamış :
- İkisi de birdir. Nasıl olsa her iki halde de sonunda pişman olacaktır.
- Hocam, bir erkek için bekarlık mı iyidir, evlilik mi?
Şöyle cevaplamış :
- İkisi de birdir. Nasıl olsa her iki halde de sonunda pişman olacaktır.
AT NALI UĞUR GETİRİR Mİ?
Kadıköy Osmanağa Camiinde vaaz vermekte olan Osman Demirci Hoca'ya :
- Hocam, diye sormuşlar. At nalını evimizin kapısına asarsak uğur getirir mi?
Demirci hoca :
- Zannetmiyorum, diye cevap vermiş. O nallardan her atta dört tane var, ama bütün gün kamçı yiyip duruyorlar.
- Hocam, diye sormuşlar. At nalını evimizin kapısına asarsak uğur getirir mi?
Demirci hoca :
- Zannetmiyorum, diye cevap vermiş. O nallardan her atta dört tane var, ama bütün gün kamçı yiyip duruyorlar.
ALDIĞIMIZ FİYATA
Keçecizade'nin Rusya'da bulunduğu sıralarda Rus çarı, Keçecizade Fuad Paşa'ya takılır :
- Paşa şu Girit'i satsanız!
- Hay hay, satalım ekselans
- Kaça satarsınız?
- Aldığımız fiyata
Girit'in yirmi seneyi aşkın bir zamanda ve binlerce şehitle alındığını bilen Çar sararır.
- Paşa şu Girit'i satsanız!
- Hay hay, satalım ekselans
- Kaça satarsınız?
- Aldığımız fiyata
Girit'in yirmi seneyi aşkın bir zamanda ve binlerce şehitle alındığını bilen Çar sararır.
AKIL VERGİSİ
Dostlarından biri, Fransız kralı 15. Lui'ye :
- Majesteleri, demiş. Akıl vergisi almayı hiç düşündünüz mü? Hiç kimse budalığı kabul etmeyeceğine göre, herkes böyle bir vergiyi seve seve öder.
Kral, alaylı alaylı gülerek :
- Hakikaten enteresan bir fikir, cevabını vermiş. Bu buluşunuza karşılık, sizi vergisinden muaf tutuyorum.
- Majesteleri, demiş. Akıl vergisi almayı hiç düşündünüz mü? Hiç kimse budalığı kabul etmeyeceğine göre, herkes böyle bir vergiyi seve seve öder.
Kral, alaylı alaylı gülerek :
- Hakikaten enteresan bir fikir, cevabını vermiş. Bu buluşunuza karşılık, sizi vergisinden muaf tutuyorum.
AKSAKALLI OLSAYDI
Varna Savaşı'nda muharebe meydanında gezen II. Murad, düşman askerlerinin hep genç olduğunu görür.
Komutanlarından birine sorar.
- Garip değil mi? Bu kadar ölünün içinde hiç aksakallı görmedim. Hepsi genç, hepsi taze!
Komutan şu cevabı verir :,
- Padişahım! içlerinde bir aksakallı olsaydı, başlarına bu felaket gelir miydi?
Komutanlarından birine sorar.
- Garip değil mi? Bu kadar ölünün içinde hiç aksakallı görmedim. Hepsi genç, hepsi taze!
Komutan şu cevabı verir :,
- Padişahım! içlerinde bir aksakallı olsaydı, başlarına bu felaket gelir miydi?
NE YAPMAK GEREK?
Komedyen Eddie Cortar'a,
- Hastalanınca ne yapmak gerekir? diye sorulduğunda :
- Mutlaka doktora gidin demiş. Zira doktorun yaşaması gerek. Verdiği ilacıda alın, çünkü eczanecinin de yaşaması gerek. Fakat ilaçları sakın içmeye kalkmayın, zira sizinde yaşamanız gerek.
- Hastalanınca ne yapmak gerekir? diye sorulduğunda :
- Mutlaka doktora gidin demiş. Zira doktorun yaşaması gerek. Verdiği ilacıda alın, çünkü eczanecinin de yaşaması gerek. Fakat ilaçları sakın içmeye kalkmayın, zira sizinde yaşamanız gerek.
ŞANS
Bir filozofa sormuşlar :
- Şansa inanır mısınz?
- Evet, yoksa sevmediğim insanların başarısını neyle açıklardım.
- Şansa inanır mısınz?
- Evet, yoksa sevmediğim insanların başarısını neyle açıklardım.
GELİŞMİŞ ŞEKLİ
Hocam, diye sormuş. İnsan, maymun gelişmiş şeklidir diyorlar. Ne dersiniz? Seyid Ahmet Arvasi cevap vermiş.
- O mantığa göre çınar ağacı da maydanozun gelişmiş şeklidir.
- O mantığa göre çınar ağacı da maydanozun gelişmiş şeklidir.
GÖNLÜMÜ FETHETTİĞİ İÇİN
Fatihe sorarlar :
- İstanbul'u niçin fethettin?
Cevap verir :
- Önce o benim gönlümü fethettiği için!
- İstanbul'u niçin fethettin?
Cevap verir :
- Önce o benim gönlümü fethettiği için!
7 Ekim 2011 Cuma
SOKRATES VE BİLEYTAŞI
Talebelerden biri Sokrata sormuş :
- Herkese güzel konuşma dersleri verdiğin ve onlara hitabet sanatını öğrettiğin halde, niçin sen de çıkıp bir konuşma yapmıyorsun?
- Evlat demiş Sokrat. bileytaşı keskin değildir amma, en sert demiri bile keskin eder...
- Herkese güzel konuşma dersleri verdiğin ve onlara hitabet sanatını öğrettiğin halde, niçin sen de çıkıp bir konuşma yapmıyorsun?
- Evlat demiş Sokrat. bileytaşı keskin değildir amma, en sert demiri bile keskin eder...
HASTANIN YEMEĞİ
Lokman Hekime :
- Hastamıza ne yedirelim? diye sorduklarında, şu cevabı vermiş :
- Acı söz yedirmeyin de, ne yese olur.
- Hastamıza ne yedirelim? diye sorduklarında, şu cevabı vermiş :
- Acı söz yedirmeyin de, ne yese olur.
KABAHAT HAYVANDA
Hoca bir hanın önündeki binek taşına çıkarak, eşeğine binmiş,binmiş ama ters yönde binmiş, çevresindekiler :
- Ne yaptın hoca efendi? deyince şöyle cevap vermiş :
- Kabahat bende değil hayvanda, O ters duruyorsa ben ne yapayım!..
- Ne yaptın hoca efendi? deyince şöyle cevap vermiş :
- Kabahat bende değil hayvanda, O ters duruyorsa ben ne yapayım!..
YA KOKUSUNU NE YAPACAKSIN?
Hoca'nın yanında seslice yellenen biri, kabahatini örtbas edebilmek için ayağını tahtaya sürtmeye başlamış.
Hoca gülümsemiş ;
- Haydi sesini uydurdun diyelim, ya kokusunu ne yapacaksın?
Hoca gülümsemiş ;
- Haydi sesini uydurdun diyelim, ya kokusunu ne yapacaksın?
ZAMANE EŞEĞİ
Sonradan gören zenginin biri gösterişli bir at satın almış. Yolda eşeği ile giden nasreddin hoca'yı hızla geçmiş, uzaklaşmış. Sonra geriye dönüp atını koşturarak Hocanın yanına gelmiş ve küçümser bir tavırla :
- Eşek nasıl gidiyor, Hoca demiş.
- Zamane eşeği demiş Hoca, atla gidiyor!
- Eşek nasıl gidiyor, Hoca demiş.
- Zamane eşeği demiş Hoca, atla gidiyor!
ALTI PARMAK
Nasreddin hocamız acıkmış mı acıkmış. İştahlı iştahlı atıştırırken, kendini bilmezin biri ;
Neden, demiş, yemeği beş parmağınla yiyorsun?
Hocamız bir yandan yemeğine devam ederken, bir yandan da vermiş cevabını :
Altı parmağım olmadığı için!..
Neden, demiş, yemeği beş parmağınla yiyorsun?
Hocamız bir yandan yemeğine devam ederken, bir yandan da vermiş cevabını :
Altı parmağım olmadığı için!..
KASLARIMIZ
Yaşlı bir öğretmen, fen bilgisi dersinde kasları anlatıyordu. Bir ara öğrencilerinden birine şu soruyu sordu :
- Şimdi ben boks yapsam hangi kaslar çalışır?
Çocuk sakin sakin cevap verdi :
- İzleyenlerin gülme kasları öğretmenim!
- Şimdi ben boks yapsam hangi kaslar çalışır?
Çocuk sakin sakin cevap verdi :
- İzleyenlerin gülme kasları öğretmenim!
NE OLMAK İSTİYORSUN?
Bir öğretmen sınıfında hiç sevmediği bir çocuk varmış ve hep ona laf sokuşturmak istiyormuş.
- İismet büyüyünce ne olamak istiyorsun?
- Manken olmak istiyorum öğretmenim.
Öğretmen hemen başlamış laf sokuşturmaya :
- Nasıl manken olacaksın bu suratla, senin gibi çirkin çocuk yok bu sınıfta, sende manken olacağım diyorsun.
İsmet altta kalır mı :
- Bende o zaman öğretmen olurum sizin gibi.
- İismet büyüyünce ne olamak istiyorsun?
- Manken olmak istiyorum öğretmenim.
Öğretmen hemen başlamış laf sokuşturmaya :
- Nasıl manken olacaksın bu suratla, senin gibi çirkin çocuk yok bu sınıfta, sende manken olacağım diyorsun.
İsmet altta kalır mı :
- Bende o zaman öğretmen olurum sizin gibi.
DOKTORLAR
Bir ingiliz doktor diyor ki :
- Tıp bilimi bizde öyle ilerledi ki, biz bir adamın beynini alırız ve başkasına koyarız ve onu altı haftada iş arayacak hale getiririz.
Alman doktor diyor ki :
- Bu hiçbir şey değil ; biz bir adamın beynini çıkarırız ve başkasına koyarız ve onu dört haftada savaşa hazır hale getiririz.
Amerikalı doktor da diyor ki :
- Beyler siz çok geridesiniz. Biz teksas'tan bir beyinsizi aldık ve beyaz saraya koyduk. şimdi, ülkenin yarısı iş arıyor, yarısı da savaşa hazırlanıyor.
- Tıp bilimi bizde öyle ilerledi ki, biz bir adamın beynini alırız ve başkasına koyarız ve onu altı haftada iş arayacak hale getiririz.
Alman doktor diyor ki :
- Bu hiçbir şey değil ; biz bir adamın beynini çıkarırız ve başkasına koyarız ve onu dört haftada savaşa hazır hale getiririz.
Amerikalı doktor da diyor ki :
- Beyler siz çok geridesiniz. Biz teksas'tan bir beyinsizi aldık ve beyaz saraya koyduk. şimdi, ülkenin yarısı iş arıyor, yarısı da savaşa hazırlanıyor.
HALKI NASIL DAĞITIRSIN?
Mehmet polislik imtihanında yazılı sınavı başarıyla vermişti. Sıra sözlü mükalata gelmişti. Sınav komisyon başkanı Mehmet'e sordu :
- Bir gösteri yürüyüşünde, halkı dağıtmak için ne yaparsın?
Mehmet'in cevabı hazırdı :
- Hemen şapkamı çıkartıp ters çeviririm. Göztericilerden, Polisi Güçlendirme Vakfına yardım isterim.
- Bir gösteri yürüyüşünde, halkı dağıtmak için ne yaparsın?
Mehmet'in cevabı hazırdı :
- Hemen şapkamı çıkartıp ters çeviririm. Göztericilerden, Polisi Güçlendirme Vakfına yardım isterim.
KALİTE
Ahmet'in tezgahtarlık yaptığı tuhafiyeye bir bey gelir ;
- Bir çift hanım çorabı istiyorum.
- Karına mı alacaksın yoksa daha mı kaliteli olsun?
- Bir çift hanım çorabı istiyorum.
- Karına mı alacaksın yoksa daha mı kaliteli olsun?
SORUYOR MUYUM?
Koca evine ellerine bir sürü kaset dolu girer ve karısı :
- Niye bir sürü kasete para verdin bizim evde teyp yok ki?
- Sen sütyen aldığında ben soruyor muyum?
- Niye bir sürü kasete para verdin bizim evde teyp yok ki?
- Sen sütyen aldığında ben soruyor muyum?
6 Ekim 2011 Perşembe
REKLAM METNİ
Patron, Şirketin metin yazarını çağırır :
- Son yazdığın eğitim bildirisini beğenmedim... Bu bildiriler, şirketteki en aptal kişilerin bile anlayabileceği şekilde yazılmalı...
Haftalar süren emeğine bakakalan metin yazarı, sakin, yanıtlar :
- Hay hay efendim... Siz nereleri anlamadınız?
- Son yazdığın eğitim bildirisini beğenmedim... Bu bildiriler, şirketteki en aptal kişilerin bile anlayabileceği şekilde yazılmalı...
Haftalar süren emeğine bakakalan metin yazarı, sakin, yanıtlar :
- Hay hay efendim... Siz nereleri anlamadınız?
KERİZ
Amerikalı bir araştırmacı, sabır ve dikkatle çalışarak iki fareye acıktıkları zaman burunları ile zile basmayı öğretti.
Fareler kendi aralarında konuşurlarken biri diğerlerine şöyle diyordu :
Enayiyi amma alıştırdık, her zile bastığımızda peynir veriyor.
Fareler kendi aralarında konuşurlarken biri diğerlerine şöyle diyordu :
Enayiyi amma alıştırdık, her zile bastığımızda peynir veriyor.
3. DÜNYA SAVAŞI
Hitler ve Stalin bir barda oturmaktadırlar. Bir adam içeri girer ve barmene :
- Bunlar Hitler ve Stalin değil mi? diye sorar. Barmen 'evet,onlar' der. Sonra adam onlara doğru yürü ve sorar :
- Selam, ne yapıyorsunuz?
Hitler cevaplar :
- 3. Dünya Savaşı'nı planlıyoruz.
Adam sorar :
- Gerçekten mi? Neler olacak?
Hitler Stalin'e döner ve der ki :
- Gördün mü, sana kimsenin 14 milyon Yahudiyi takmayacağını söylemiştim!
- Bunlar Hitler ve Stalin değil mi? diye sorar. Barmen 'evet,onlar' der. Sonra adam onlara doğru yürü ve sorar :
- Selam, ne yapıyorsunuz?
Hitler cevaplar :
- 3. Dünya Savaşı'nı planlıyoruz.
Adam sorar :
- Gerçekten mi? Neler olacak?
Hitler Stalin'e döner ve der ki :
- Gördün mü, sana kimsenin 14 milyon Yahudiyi takmayacağını söylemiştim!
EVDEN KAÇMAK
Bıyıkları yeni terleyen delikanlı anne ve babası ile uzun bir tartışmadan sonra, bavulunu toplar.
- Sakın beni durdurmaya kalkmayın. Ben heyecan istiyorum, aşk istiyorum. Çoşku istiyorum, bol para istiyorum. Bu evde bunların hiçbiri mümkün değil...
Sonra kapıyı doğru yürür.
Babası arkasından,
- Dur! diye bağırır.
- Size söylemiştim, beni durdurmaya kalkışşmayın.
- Dur, diye yeniden bağırır babası, dur oğlum.. Beni de bekle...
- Sakın beni durdurmaya kalkmayın. Ben heyecan istiyorum, aşk istiyorum. Çoşku istiyorum, bol para istiyorum. Bu evde bunların hiçbiri mümkün değil...
Sonra kapıyı doğru yürür.
Babası arkasından,
- Dur! diye bağırır.
- Size söylemiştim, beni durdurmaya kalkışşmayın.
- Dur, diye yeniden bağırır babası, dur oğlum.. Beni de bekle...
SAAT
Adam yorgun halde eve gelir, karısı heyecanla kocasına koşar ve anlatmaya başlar ;
- Bugün ne oldu biliyor musun?
- Nerden bileyim!
- Bizim duvar saati var ya, az kalsın annemin kafasına düşüyordu.
- O saat zaten hep geç kalıyor!
- Bugün ne oldu biliyor musun?
- Nerden bileyim!
- Bizim duvar saati var ya, az kalsın annemin kafasına düşüyordu.
- O saat zaten hep geç kalıyor!
ÖDÜL
Biri içinde bin lira bulunan cüzdanını kaybetmiş. Kaybettiği yerdekilere cüzdanını getirene 100 lira vereceğini söylemiş. Daha sonra kalabalıktan bir ses daha duyulmuş :
- O cüzdanı bulup bana getirene 250 lira vereceğim!
- O cüzdanı bulup bana getirene 250 lira vereceğim!
VERGİ NASIL KAÇIRILIR?
Patronun yanına giren muhasebeci :
- Biliyor musunuz patron, on yıl önce çok ilginç bir kitap yayınlayan bir arkadaş, ikinci kitabın da yayınlamış...
- Neydi ilkinin adı?
- Vergi nasıl kaçırılır?
- Ya? Peki ikincisinin?
- Metris cezaevinde on yıl.
- Biliyor musunuz patron, on yıl önce çok ilginç bir kitap yayınlayan bir arkadaş, ikinci kitabın da yayınlamış...
- Neydi ilkinin adı?
- Vergi nasıl kaçırılır?
- Ya? Peki ikincisinin?
- Metris cezaevinde on yıl.
ÖDÜL
- Babacığım, söz vermiştiniz, karnemde her iyi nota karşılık bana on lira verecektiniz, değil mi?
- Evet yavrum.
- O halde size iyi bir haber vereyim. Paranızı tasarruf edebilirsiniz...
- Evet yavrum.
- O halde size iyi bir haber vereyim. Paranızı tasarruf edebilirsiniz...
KONFERANS
Konuşmacı konferansını yeni bitirmişti. Arkadaşlarından birine sordu :
- Açık açık söyle, nasıldım?
- Valla dostum, ben sadece üç eleştiride bulunacağım.
- Neymiş onlar?
- Bir kere metni okudun, ikincisi kötü okudun, üçüncüsü metin de okunmaya değer bir şey değildi... Bunun dışında her şey mükemmeldi.
- Açık açık söyle, nasıldım?
- Valla dostum, ben sadece üç eleştiride bulunacağım.
- Neymiş onlar?
- Bir kere metni okudun, ikincisi kötü okudun, üçüncüsü metin de okunmaya değer bir şey değildi... Bunun dışında her şey mükemmeldi.
EVLENME TEKLİFİ
Tiyatro oyuncusu bir bayan, ünlü yazar Bernard Shaw'a evlenme teklifinde bulunmuştu. mektubunda şöyle diyordu :
- Sizin olağanüstü zeki olduğunuzu işittim. Uzmanlar, benim de dünyanın fizikçe en güzel kadın olduğumu belirtiyorlar. Bu iki bulunmaz özelliğin bir çocukta birleşmesi, ancak evlenmemizle sağlanabilir.
Shaw cevap yazdı :
- Sayın bayan, uya doğacak çocuk, benim vücudumu ve sizn zekanızı alırsa? İşte bu ihtimal ne yazık ki evlenme teklifinize evet dememe engel oldu. Selamlar.
- Sizin olağanüstü zeki olduğunuzu işittim. Uzmanlar, benim de dünyanın fizikçe en güzel kadın olduğumu belirtiyorlar. Bu iki bulunmaz özelliğin bir çocukta birleşmesi, ancak evlenmemizle sağlanabilir.
Shaw cevap yazdı :
- Sayın bayan, uya doğacak çocuk, benim vücudumu ve sizn zekanızı alırsa? İşte bu ihtimal ne yazık ki evlenme teklifinize evet dememe engel oldu. Selamlar.
KAYIP
Bir gün Eflatun, talebelerinden birini kumar oynarken yakalamış ve şiddetle azarlamış.
Talebesi :
- İyi ama ben çok az bir paraya oynuyordum diye itiraz edecek olun Eflatun cevap vermiş :
- Ben seni kaybettiğin para için değil, kaybettiğin zaman için azarlıyorum.
Talebesi :
- İyi ama ben çok az bir paraya oynuyordum diye itiraz edecek olun Eflatun cevap vermiş :
- Ben seni kaybettiğin para için değil, kaybettiğin zaman için azarlıyorum.
5 Ekim 2011 Çarşamba
GÖK GÜRÜLTÜSÜ
Sokrates ve eşi bir türlü iyi geçinemezlermiş. Bir gün eşi Sokrates`e verip veriştirmiş, ağzına geleni söylemiş. Bakmış kocası hiç bir tepki göstermiyor; bir kova suyu alıp başından aşağı boşaltmış.
Sokrat, gayet sakin :
- Bu kadar gök gürültüsünden sonra bir sağanak zaten bekliyordum demiş.
Sokrat, gayet sakin :
- Bu kadar gök gürültüsünden sonra bir sağanak zaten bekliyordum demiş.
LAFI OTURTANLAR
Churchill avam kamarasında konuşurken, muhalif partiden bir kadın milletvekili, Churchill'e kızgın kızgın şöyle seslenir :
- Eğer, karınız olsaydım, kahvenizin içine zehir karıştırırdım.
Churchill, oldukça sakin bir şekilde kadına döner ve cevap verir :
- Hanımefendi, eğer karım siz olsaydınız, o kahveyi seve seve içerdim.
- Eğer, karınız olsaydım, kahvenizin içine zehir karıştırırdım.
Churchill, oldukça sakin bir şekilde kadına döner ve cevap verir :
- Hanımefendi, eğer karım siz olsaydınız, o kahveyi seve seve içerdim.
AMELİYAT YERİ
İki sevgili bir ağacın gölgesinde otururlar. delikanlının tatlı sözleri arasında bir ara kız sevgilisinin kulağına fısıldar :
- Sevgilim, sana apandist ameliyatı olduğum yeri göstereyim.
Delikanlının gözleri parıldar :
- Göster canım, göster ...
kız eliyle karşıdaki binayı göstererek :
- Bak şu ileride görünen sarı bina var ya, onunüçüncü katı...
- Sevgilim, sana apandist ameliyatı olduğum yeri göstereyim.
Delikanlının gözleri parıldar :
- Göster canım, göster ...
kız eliyle karşıdaki binayı göstererek :
- Bak şu ileride görünen sarı bina var ya, onunüçüncü katı...
ÖĞRETMEN
Türkçe dersinde öğretmen sordu :
- Ben güzelim, dediğim zaman bu hangi zaman formundadır?
- Geçmiş zaman öğretmenim.
- Ben güzelim, dediğim zaman bu hangi zaman formundadır?
- Geçmiş zaman öğretmenim.
HİZMETÇİ
Evin hanımı işe başlayan hizmetçiye :
- Biz 8'de kalkar 9'da kahvaltı yaparız. Sen ona göre hazırlanırsın tamam mı?
Hizmetçi, gayet sakin :
- Uyanamazsam, siz başalyın.
- Biz 8'de kalkar 9'da kahvaltı yaparız. Sen ona göre hazırlanırsın tamam mı?
Hizmetçi, gayet sakin :
- Uyanamazsam, siz başalyın.
ANLAMSIZ EVLİLİK
Çocuk babasına :
- Babacığım, annem ile nasıl evlendin?
Adam eşine dönüp :
- Görüyor musun, çocuk bile anlam veremiyor bu evliliğe...
- Babacığım, annem ile nasıl evlendin?
Adam eşine dönüp :
- Görüyor musun, çocuk bile anlam veremiyor bu evliliğe...
SEZONLUK BİLET
Üniversite döneminin ilk gününde Rektör yeni gelen öğrencileri toplamış, üniversite kurallarını anlatırken sıra yurt olayına gelmiş.
Rektör demiş ki :
- Kız yurtları erkek öğrenciler için yasak bölge. Erkek yurtları da kız öğrenciler için. Yasak bölgede yakalanan kişiye ilk seferinde 50 lira, ikinci yakalaşında 100 lira, üçüncü yakalanışında da 200 lira ceza kesilecek, sorusu olan var mı?
Arka taraftan bir erkek öğrenci :
- Hocam, sezonluk bilet ne kadar?
Rektör demiş ki :
- Kız yurtları erkek öğrenciler için yasak bölge. Erkek yurtları da kız öğrenciler için. Yasak bölgede yakalanan kişiye ilk seferinde 50 lira, ikinci yakalaşında 100 lira, üçüncü yakalanışında da 200 lira ceza kesilecek, sorusu olan var mı?
Arka taraftan bir erkek öğrenci :
- Hocam, sezonluk bilet ne kadar?
MASAL KİTAPLARI
Adam kitabevine girerek tezgahtara sordu :
- Sizde kadınlara karşı zafer kazanan erkeklerle ilgili bir kitap var mı?
- Var efendim, şuradaki masal kitapları bölümünde bulabilirsiniz.
- Sizde kadınlara karşı zafer kazanan erkeklerle ilgili bir kitap var mı?
- Var efendim, şuradaki masal kitapları bölümünde bulabilirsiniz.
KİMYAGER
Adam evi kiralamak üzeredir :
- Sizden önceki kiracı, bir kimyagerdi, bu odayı da laboratuar gibi kullanırdı.
Bunun üzerine kiracı adayı tavana bakar ve lekeler görür :
- Bu lekeler onun çalışmalarının eseri yani ?
- Yok yok. O lekeler bizzat kendisi...
- Sizden önceki kiracı, bir kimyagerdi, bu odayı da laboratuar gibi kullanırdı.
Bunun üzerine kiracı adayı tavana bakar ve lekeler görür :
- Bu lekeler onun çalışmalarının eseri yani ?
- Yok yok. O lekeler bizzat kendisi...
HAPI YUTMAK
İşin ehli olmayan bir doktorun eline düşen hastaya, doktor sormuş :
- Nasılsınız, dün verdiğim hapı yuttunuz mu?
Hasta iç çekerek :
- Ben asıl, senin eline düştüğüm anda hapı yuttum, demiş...
- Nasılsınız, dün verdiğim hapı yuttunuz mu?
Hasta iç çekerek :
- Ben asıl, senin eline düştüğüm anda hapı yuttum, demiş...
4 Ekim 2011 Salı
REÇETE
Kadının biri eczaneden içeri hışımla dalar ve eczacıya:
- Bana hemen bir şişe arsenik verin, der.
- Arseniği ne yapacaksın?
- Kocamı öldüreceğim!
- Kusura bakmayın reçetesiz arsenik satmam olanaksız.
Bunun üzerine kadın çantasını açar ve içinden kocasıyla eczacının karısının yatakta çekilmiş fotoğrafını çıkartır.
Eczacı fotoğrafa bakar ve:
- Reçeteyi neden daha önce göstermediniz? der.
- Bana hemen bir şişe arsenik verin, der.
- Arseniği ne yapacaksın?
- Kocamı öldüreceğim!
- Kusura bakmayın reçetesiz arsenik satmam olanaksız.
Bunun üzerine kadın çantasını açar ve içinden kocasıyla eczacının karısının yatakta çekilmiş fotoğrafını çıkartır.
Eczacı fotoğrafa bakar ve:
- Reçeteyi neden daha önce göstermediniz? der.
BOKS MAÇI
Ağır siklet boksörler arasında bir ünvan maçında, artık yaşı geçmekte olan şampiyonla genç ve hırslı rakibi dövüşmektedir. Birkaç raundun ardından, yaşlı olan artık iyice hırpalanır. Üstüne üstlük, vurmaya çalıştığı her seferde yumrukları havayı dövmektedir. Raund arasında, bir yandan kaşındaki yarık tedavi edilirken, antrenörüne sorar:
- Hocam, sizce bu maçı alma şansım var mı?
- Elbette var... Şu ana kadar yaptığın gibi, etrafındaki havayı dövmeye devam et, böylece rakibini zatürreden öldürebilir ve kazanabilirsin...
- Hocam, sizce bu maçı alma şansım var mı?
- Elbette var... Şu ana kadar yaptığın gibi, etrafındaki havayı dövmeye devam et, böylece rakibini zatürreden öldürebilir ve kazanabilirsin...
SAYMAKLA BİTMEZ
Delikanlı çok acıkmıştır, bir an önce eve gider, daha kapıdan annesine sorar:
- Anneciğim yemekte ne var?
- Ooo. Saymakla bitmez oğlum.
- Süpersin anne. Ne var yemekte?
- Pirinç pilavı...
- Anneciğim yemekte ne var?
- Ooo. Saymakla bitmez oğlum.
- Süpersin anne. Ne var yemekte?
- Pirinç pilavı...
KİM 500 MİLYAR İSTER ?
Keyifli bir akşamdan sonra, karı koca yatağa girmişler. Adamın geceyi henüz bitrimeye niyeti yok... Hafif hafif yanaşmış eşine:
- Tatlım, demiş bu gece şöyle bir sevişelim ister misin?
- Olmaz, demiş karısı. Bu gece olmaz.
- Emin misin? demiş kocası.
- Eminim, demiş kadın.
- Bu son kararın mı? diye ısrar etmiş adam.
- Son kararım, demiş kadın.
- O zaman, demiş adam, bir arkadaşa telefon etme hakkımı kullanabilir miyim?
- Tatlım, demiş bu gece şöyle bir sevişelim ister misin?
- Olmaz, demiş karısı. Bu gece olmaz.
- Emin misin? demiş kocası.
- Eminim, demiş kadın.
- Bu son kararın mı? diye ısrar etmiş adam.
- Son kararım, demiş kadın.
- O zaman, demiş adam, bir arkadaşa telefon etme hakkımı kullanabilir miyim?
NEREMİ?
Bir kız, erkek arkadaşına soruyor:
- Benim bedenimi mi seviyorsun, yoksa entellektüel kişiliğimi mi?
Erkek cevaplıyor:
- Senin espri anlayışını!
- Benim bedenimi mi seviyorsun, yoksa entellektüel kişiliğimi mi?
Erkek cevaplıyor:
- Senin espri anlayışını!
KAFALAR
Antep'in ileri gelenlerinden bir zat, bir gün Hasırcızade Muhammed Ağa'nın yanına gelerek:
- Filan efendi ile falan efendi arasındaki çekişmeler gittikçe büyüyor demiş. Bunların beynlerini (aralarını) bulsanız iyi olur.
Hasırcızade Muhammed Ağa, biraz da kızmış olduğu o adamlar için şu cevabı vermiş:
- Onların kafaları kırılmadıkça beyinleri bulunmaz.
(Beyn kelimesi, yukarda da belirtildiği gibi, Arapça'da ara anlamında kullanılmaktadır. Hasırcızade bu cevabında Türkçe beyin kelimesini kullanarak espri yapmıştır.)
- Filan efendi ile falan efendi arasındaki çekişmeler gittikçe büyüyor demiş. Bunların beynlerini (aralarını) bulsanız iyi olur.
Hasırcızade Muhammed Ağa, biraz da kızmış olduğu o adamlar için şu cevabı vermiş:
- Onların kafaları kırılmadıkça beyinleri bulunmaz.
(Beyn kelimesi, yukarda da belirtildiği gibi, Arapça'da ara anlamında kullanılmaktadır. Hasırcızade bu cevabında Türkçe beyin kelimesini kullanarak espri yapmıştır.)
TESELLİ
Süleyman Efendi, ayağındaki nasırdan şikayet edince, Suadiye Gazinosu sahibi Mustafa Güler sormuş:
- Nasırınız nerede?
- Sol ayağımın tabanında, diye cevap vermiş Süleyman Efendi. Ama beni çok rahatsız ediyor.
Mustafa Güler, teselli etmiş:
- Hiç merak etme dostum. Nasırının üzerine senden başkası basmaz.
- Nasırınız nerede?
- Sol ayağımın tabanında, diye cevap vermiş Süleyman Efendi. Ama beni çok rahatsız ediyor.
Mustafa Güler, teselli etmiş:
- Hiç merak etme dostum. Nasırının üzerine senden başkası basmaz.
EN İYİ KADIN
Damad İbrahim Paşa, Şair Nedim'e, kadınların en iyisinin kim olduğunu sorduğunda, ondan şu cevabı almış:
- Şüphesiz ki dilsiz olanlar paşam.
- Şüphesiz ki dilsiz olanlar paşam.
HATA ETMİŞSİNİZ
Genç bir şair, Yahya Kemal'le tanışmış ve ona birkaç şiirini okuduktan sonra,
- Ben hiç kimseden ders almadım, demiş. Kendi mkendimi yetiştirdim.
Yahya Kemal, acı acı gülümsemiş:
- Vah vah! Hata etmişsiniz...
- Ben hiç kimseden ders almadım, demiş. Kendi mkendimi yetiştirdim.
Yahya Kemal, acı acı gülümsemiş:
- Vah vah! Hata etmişsiniz...
SOY-SOP MESELESİ
Bahaeddin Nakşibend'e sorarlar:
- Soyunuz nereye ulaşıyor?
Cevap verir:
- İnsan soyu ile hiçbir yere ulaşamaz.
- Soyunuz nereye ulaşıyor?
Cevap verir:
- İnsan soyu ile hiçbir yere ulaşamaz.
3 Ekim 2011 Pazartesi
YAŞAMAK
Eski gazetecilerden Vartan Efendi, Babıali yokuşunu çıkarken tanıdıklarından birine rastlar. Çoktandır görmediği arkadaşı Vartan'ın yıllardan beri hiç değişmemiş olması karşısında hayretini gizlemeyip :
- Yahu Vartan, der, sen hiç ihtiyarlamıyorsun.
Maddi zorluklar içinde kıvranan Vartan, mütevekkil bir eda ile cevap verir :
- Yaşamıyoruz ki ihtiyarlayalım!
- Yahu Vartan, der, sen hiç ihtiyarlamıyorsun.
Maddi zorluklar içinde kıvranan Vartan, mütevekkil bir eda ile cevap verir :
- Yaşamıyoruz ki ihtiyarlayalım!
YAĞLI BOYA
Keçecizade Fuad Paşa, Paris'te Dışişleri bakanı olarak bulunduğu bir sırada, sarayın yüzü gözü aşırı derecede boyalı kadınlardan biri, biraz da kendisini kastederek :
- Efendim, demiş. Buranın güzellerini nasıl buluyorsunuz?
Paşa :
- Afedersiniz madam, diye cevap vermiş. Ben, yağlı boyadan hiç anlamam.
- Efendim, demiş. Buranın güzellerini nasıl buluyorsunuz?
Paşa :
- Afedersiniz madam, diye cevap vermiş. Ben, yağlı boyadan hiç anlamam.
BOŞLUK
Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay'a gelen bir hasta :
- Garip değil mi, doktor bey? diye sormuş. Baş aşağı durduğum zaman kan başıma hücum ediyor da, ayakta durduğum zaman neden ayaklarıma hücum etmiyor?
Gökay :
- Sebebi çok basit dostum, diye cevap vermiş. Ayaklarınızın içi boş değil de ondan.
- Garip değil mi, doktor bey? diye sormuş. Baş aşağı durduğum zaman kan başıma hücum ediyor da, ayakta durduğum zaman neden ayaklarıma hücum etmiyor?
Gökay :
- Sebebi çok basit dostum, diye cevap vermiş. Ayaklarınızın içi boş değil de ondan.
TAM ZAMANINDA
Washington'daki tiyatrolardan birinde sergilenecek olan bir temsile ünlü General Marshall da davetliymiş. Oyunun başlama saati çok önceden bildirildiği halde, General geç kaldığı için mi bu iş yarım saat kadar geciktirilmiş ve mareşal gelip koltuğuna oturduğu anda, lambalar söndürülerek oyun başlatılmış.
General, yaverinin kulağına eğilerek şöyle demiş :
- Tam zamanında gelmişiz.
General, yaverinin kulağına eğilerek şöyle demiş :
- Tam zamanında gelmişiz.
SEN GEL
Şair Cahız anlatıyor :
Birgün ordugahtaki askerler arasında çok uzun boylu bir genç gördüm.
Kendisine :
- Aşağa gel de yemek ye! diye takıldım.
Bana şöyle dedi :
- Asıl sen yukarı gel de, dünyayı gör.
Birgün ordugahtaki askerler arasında çok uzun boylu bir genç gördüm.
Kendisine :
- Aşağa gel de yemek ye! diye takıldım.
Bana şöyle dedi :
- Asıl sen yukarı gel de, dünyayı gör.
ZİYARET SEBEBİ
Aristippus'a, 'Niçin Filozoflar zenginleri ziyaret ederde, zenginler filozofları ziyaret etmez?' diye sorduklarında, ünlü filozof :
- Filozoflar, neye sahip olmadıklarını iyi bilmelerine rağmen, zenginler bunu bilemezler, demiş. Bu yüzden de filozofları ziyaret etmeyi akıl edemezler.
- Filozoflar, neye sahip olmadıklarını iyi bilmelerine rağmen, zenginler bunu bilemezler, demiş. Bu yüzden de filozofları ziyaret etmeyi akıl edemezler.
EN ZOR DİL
Yedi sekiz lisan bilen bir bilgeye :
- Üstad!. diye sormuşlar. Gerçek bir uzman olarak bütün dillerin özelliğini biliyorsunuz. Söyler misiniz acaba, en anlaşılmaz dil hangisidir?
Bilge zat, hiç düşünmeden cevap vermiş :
- Kadınların dili.
- Üstad!. diye sormuşlar. Gerçek bir uzman olarak bütün dillerin özelliğini biliyorsunuz. Söyler misiniz acaba, en anlaşılmaz dil hangisidir?
Bilge zat, hiç düşünmeden cevap vermiş :
- Kadınların dili.
AĞZINA BAKMAK
Ünlü bir Fransız sormuşlar :
- Bir politikacının yaşayıp yaşamadığı nasıl anlaşılır?
Şöyle cevap vermiş:
- Ağzına bakacaksınız. Kapalıysa ölmüş demektir.
- Bir politikacının yaşayıp yaşamadığı nasıl anlaşılır?
Şöyle cevap vermiş:
- Ağzına bakacaksınız. Kapalıysa ölmüş demektir.
DÜŞMAN
Abraham Lincoln, düşmanları hakkında çok yumaşak konuşurmuş. Dostları buna pek bir mana veremeyip kendisine şöyle demişler :
- Düşmanlarınızı yok etmek gerekirken onlara böyle dostça yaklaşmanızı anlamıyoruz!
Lincoln şöyle cevap vermiş :
- Düşmanlarımızı dost etmekle onları yok etmiş olmuyor muyuz?
- Düşmanlarınızı yok etmek gerekirken onlara böyle dostça yaklaşmanızı anlamıyoruz!
Lincoln şöyle cevap vermiş :
- Düşmanlarımızı dost etmekle onları yok etmiş olmuyor muyuz?
SÜLÜK
Adamın birisi tranvay durağında Neyzen Tevfik'in arkasına yapışmıştı. Dostlarından birisi neyzen'e :
- Ne o? Bu adam hiç peşinden ayrılmıyor, der.
Neyzen cevabı yapıştırır:
- Görmüyor musun? Hastayım. Sülük tutundum.
- Ne o? Bu adam hiç peşinden ayrılmıyor, der.
Neyzen cevabı yapıştırır:
- Görmüyor musun? Hastayım. Sülük tutundum.
1 Ekim 2011 Cumartesi
MÜKEMMEL ALIŞVERİŞ
Gazeteci Mecdi Sayan, eşiyle birlikte çarşıdan dönen bir arkadaşına alışverişlerinin nasıl geçtiğini sorunca, adam Mecdi Sayan'ın kulağına eğilerek :
- Süper, demiş. İnanılmaz!.. Hanım hiç bir şey beğenmedi.
- Süper, demiş. İnanılmaz!.. Hanım hiç bir şey beğenmedi.
BU KADAR GETİRMİŞ
Mithat Cemal Kuntay, Yusuf Ziya Ortaç'la birlikte bir çay bahçesindeyken, garson küçük acem bardaklarıyla çayları getirmiş ve yanına da bir miktar şeker koymuş. Kuntay, sohbeti sürdürürken çayına şeker atmaya başlamış ve bir, iki, üç derken, konulan sekiz şekerin tamamını doldurmuş.
Yusuf Ziya Ortaç, Kuntay'ın dalgınlığı karşınsında onu ikaz edip :
- Aman efendi!.. demiş. Sekiz şeker attınız.
- ne yapayım! diye karşılık vermiş Kuntay, garson daha fazla getirmemiş ki...
Yusuf Ziya Ortaç, Kuntay'ın dalgınlığı karşınsında onu ikaz edip :
- Aman efendi!.. demiş. Sekiz şeker attınız.
- ne yapayım! diye karşılık vermiş Kuntay, garson daha fazla getirmemiş ki...
BU KADAR GETİRMİŞ
mithat cemal kuntay, yusuf ziya ortaç'la birlikte bir çay bahçesindeyken, garson küçük acem bardaklarıyla çayları getirmiş ve yanına da bir miktar şeker koymuş. kuntay, sohbeti sürdürürken çayına şeker atmaya başlamşı ve bir
İKİ CEPHE
Birinci Dünya Savaşının önemli komutanlarından olan General Sarrail, Almanlarla yaptığı mücadelenin en yoğun olduğu günlerde, kendisinden çok genç bir hanımla evlenmiş.
Bunu öğrenen Başbakan Clemenceau :
- İşi çok zor! demiş: Şimdiki iki cephede birden savaşmak zorunda kalacak.
Bunu öğrenen Başbakan Clemenceau :
- İşi çok zor! demiş: Şimdiki iki cephede birden savaşmak zorunda kalacak.
HANGİSİ DAHA ZOR?
İnsanlardan uzak yaşayan Ebuzer'e 'Yalnızlık zor değil mi?', diye sorduklarında, şu cevabı vermiş :
- İnsanlarla yaşamak daha zor.
- İnsanlarla yaşamak daha zor.
İKİ ÇUVAL
Profesör öğrencisine sormuş :
- Yolda yürüken iki torba bulduğunu hayal et, birinde akıl var. hangi çuvalı alırsın?
Öğrenci:
- Tabi ki para olan çuvalı seçerdim..
Profesör :
- Ben aklı olan çuvalı seçerdim... der.
Öğrenci :
- normal! kimde ne eksikse onu seçer...
- Yolda yürüken iki torba bulduğunu hayal et, birinde akıl var. hangi çuvalı alırsın?
Öğrenci:
- Tabi ki para olan çuvalı seçerdim..
Profesör :
- Ben aklı olan çuvalı seçerdim... der.
Öğrenci :
- normal! kimde ne eksikse onu seçer...
BEN UÇUYORUM
Üniversite yemekhanesine giren bir öğrenci tüm yerler dolu olduğunda gidip üniversite Profesörünün oturduğu masaya oturmuş.
Profesör kaşlarını çatarak :
- Öküzler ve kuşlar aynı masada oturamaz!
Öğrenci :
- O zaman ben uçuyorum...
Profesör kaşlarını çatarak :
- Öküzler ve kuşlar aynı masada oturamaz!
Öğrenci :
- O zaman ben uçuyorum...
SOBANIN YANINDA
Babası Can'a sorar :
- Sınıfta durumun nasıl? Can :
- İyi baba, sobanın yanında oturuyorum.
- Sınıfta durumun nasıl? Can :
- İyi baba, sobanın yanında oturuyorum.
BÖYLE KORUNUR
Çok değerli olan kütüphanesi millete vakfeden Koca Ragıp Paşa, onların bakımı için tanıdıklarından birini memur tayin eder.
Bir gün ansızın kütüphanesine ziyarete giden Paşa, etrafı ve kitapları toz, toprak içinde bulunca canı sıkılır ve belli etmemeye çalışırak :
- Seni tebrik ederim yavrum, der. Gerçekten de emniyetli adammışsın. Teslim edilen şeylere hiç el sürmemişsin, aferin!
Bir gün ansızın kütüphanesine ziyarete giden Paşa, etrafı ve kitapları toz, toprak içinde bulunca canı sıkılır ve belli etmemeye çalışırak :
- Seni tebrik ederim yavrum, der. Gerçekten de emniyetli adammışsın. Teslim edilen şeylere hiç el sürmemişsin, aferin!
ÖLÜLER ÇİÇEK KOKLAMAZ
Amerikalı iş adamı, bir Çinliye alay ederek sormuş :
- Ölüleriniz, mezarlarına koyduğunuz pirinçleri ne zaman yiyecek?
Çinli başını kaldırmadan cevap vermiş :
- Sizin ölüleriniz, koyduğunuz çiçekleri kokladığı zaman.
- Ölüleriniz, mezarlarına koyduğunuz pirinçleri ne zaman yiyecek?
Çinli başını kaldırmadan cevap vermiş :
- Sizin ölüleriniz, koyduğunuz çiçekleri kokladığı zaman.
TERBİYESİZLİK
Bayan profesör, solunum olayını sormak amacıyla, sigarasından bir nefes çekip öğrencisinin yüzüne üfledi :
- Söyle bakalım, bu nedir?
- Terbiyesizliktir hocam.
- Söyle bakalım, bu nedir?
- Terbiyesizliktir hocam.
30 Eylül 2011 Cuma
KARNE
Anne, oğlunun karnesine bakarak öfkeden köpürdü.
- Bu ne hal? geçen yıl sınıfının birincisiydin bu yıl aldığın zayıflarla herhalde sonuncusu olmuşundur.
Çocuk önüne bakar ve annesine :
- Ama anne, geçen sene yıl sevinmiştin. bu yıl başkaları sevinsin!
- Bu ne hal? geçen yıl sınıfının birincisiydin bu yıl aldığın zayıflarla herhalde sonuncusu olmuşundur.
Çocuk önüne bakar ve annesine :
- Ama anne, geçen sene yıl sevinmiştin. bu yıl başkaları sevinsin!
DOKTOR HATASI
Fransa'nın meşhur deneme yazarlarından Montaigne'ye 'Dünyanın en bahtiyar insanları kimlerdir?' diye sorduklarında :
- Doktorlardır, cevabını vermiş. Çünkü başarıları, güneş gibi parıldar, hataları ise toprak tarafından örtülür.
- Doktorlardır, cevabını vermiş. Çünkü başarıları, güneş gibi parıldar, hataları ise toprak tarafından örtülür.
DERS ALABİLMEK
Lokman Hekim'e :
- Bilgeliğini kimlerden aldın? diye sorduklarında :
- Körlerden, cevabını vermiş. Çünkü onlar, yoklamadan adım atmazlar.
- Bilgeliğini kimlerden aldın? diye sorduklarında :
- Körlerden, cevabını vermiş. Çünkü onlar, yoklamadan adım atmazlar.
SONSUZ HAYAT
Yaşlılık yıllarında iken : 'Niçin kendinizi bu kadar yoruyosunuz?' diye soran arkadaşlarına, Vıctor Hugo şu cevabı vermiş :
- Dinlenmek için önümde sonsuz bir hayat var.
- Dinlenmek için önümde sonsuz bir hayat var.
HIRSIZ
Bir gün, Nasreddin Hoca'nın evine hırsız girmiş...
Gürültüden uyanmış Nasreddin Hoca. Bakmış ki, adamın biri, evin içinde, eline her geçeni çuvalına dolduruyor. Kapının arkasına geçip, hırsızın işini bitirmesini beklemiş. Aradan bir süre geçmiş. Hırsız, alacağını aldıktan sonra dışarı çıkmış. Nasreddin Hoca da onun peşine takılmış. Hırsız çok geçmeden Nasreddin Hoca'nın ardı sıra geldiğini görmüş. Hayretle sormuş :
- Ne o Hoca Efendi? gecenin bu saatinde, niçin peşimden geliyorsun? Nasreddin Hoca gülümseyerek cevaplamış hırsızı :
- Niçin olcak? Bizim evdeki bütün eşyaları yüklenip buraya getirdiğine göre, sizin eve taşınmıyor muyuz?
Gürültüden uyanmış Nasreddin Hoca. Bakmış ki, adamın biri, evin içinde, eline her geçeni çuvalına dolduruyor. Kapının arkasına geçip, hırsızın işini bitirmesini beklemiş. Aradan bir süre geçmiş. Hırsız, alacağını aldıktan sonra dışarı çıkmış. Nasreddin Hoca da onun peşine takılmış. Hırsız çok geçmeden Nasreddin Hoca'nın ardı sıra geldiğini görmüş. Hayretle sormuş :
- Ne o Hoca Efendi? gecenin bu saatinde, niçin peşimden geliyorsun? Nasreddin Hoca gülümseyerek cevaplamış hırsızı :
- Niçin olcak? Bizim evdeki bütün eşyaları yüklenip buraya getirdiğine göre, sizin eve taşınmıyor muyuz?
BAKLAVA
Hoca akşamüstü eve doğru yürürken, baklava seven bir köylüyle karşılaşır.
- Hoca, kısa bir süre önce bir adam büyük bir tepsi baklava götürüyordu.
- Beni ilgilendirmez!
- Fakat adam tepsiyi sizin eve götürüyordu.
- O zaman seni ilgilendirmez!
- Hoca, kısa bir süre önce bir adam büyük bir tepsi baklava götürüyordu.
- Beni ilgilendirmez!
- Fakat adam tepsiyi sizin eve götürüyordu.
- O zaman seni ilgilendirmez!
HERKES YANINDAKİNİ VERİR!
Kendisine Hakaret edilen Hz. İsa'ya Havarileri de :
- Niçin sizde ona karşılık vermediniz ? diye sorduklarında
- Herkes yanındakini verir, demiş. Onda olan, benim yanımda yoktu.
- Niçin sizde ona karşılık vermediniz ? diye sorduklarında
- Herkes yanındakini verir, demiş. Onda olan, benim yanımda yoktu.
BİLMEK İÇİN ÖĞRENMEK
Tarih biyografisi ve monografi sahalarında erişilmesi çok güç bilgisiyle, dünya çapında bir şahsiyet olan İbnülemin Mahmud Kemal (İnal)'a sormuşlar.
- Sizdeki bilginin çok azına sahip olmalarına rağmen sizden çok daha fazla tanınanlar var. Bunun sebebi nedir?
Şöyle cevap vermiş :
- Ben bilmek için öğrendim, onlarsa bilinmek için!
- Sizdeki bilginin çok azına sahip olmalarına rağmen sizden çok daha fazla tanınanlar var. Bunun sebebi nedir?
Şöyle cevap vermiş :
- Ben bilmek için öğrendim, onlarsa bilinmek için!
NASILMIŞ?
Ekrem Hakkı Ayverdi, ikide birde 'Nasılsınız?' diye soran bir arkadaşına şöyle dermiş :
- Uzun boylu, mavi gözlü.
- Uzun boylu, mavi gözlü.
YALANCININ KAZANCI
Aristo'ya Sormuşlar :
- Yalan söylemekle ne kaybederiz?
- Doğruyu söylediğimiz zaman bile, karşımızdakini inandıramamayı.
- Yalan söylemekle ne kaybederiz?
- Doğruyu söylediğimiz zaman bile, karşımızdakini inandıramamayı.
KABE'DE İLK DUA!
Mehmed Kırkıncı Hoca'ya, Kabe'yi ilk defa görenin yapacağı dua mutlaka kabul olacağı için nasıl dua edelim? diye sorduklarında şu cevabı vermiş :
- Ya Rabbi, burada ve bundan sonra da edeceğim bütün duaları kabul eyle diye dua edin.
- Ya Rabbi, burada ve bundan sonra da edeceğim bütün duaları kabul eyle diye dua edin.
29 Eylül 2011 Perşembe
İYİ BİR ÇOBAN
Eski Roma'da eyalet valilerinden biri, Kayser Tiberius'a vergilerin artırılmasını teklif edince, şu cevabı almış:
- İyi bir çoban, koyunlarının yününü kırpar ama derisini yüzmez.
- İyi bir çoban, koyunlarının yününü kırpar ama derisini yüzmez.
KITLIK
İngiliz Kralı seyahat ederken, yolu bir köye düşer. Mütevazi bir handa geceler. Yemek olarak da bulduğu dört yumurta ile karnını doyurur. Hesabını sorunca, on altın isterler.
- Aman! der, kral. Burada yumurta kıtlığı mı var?
Han sahibi cevap verir:
- Hayır efendim. Yumurta boldur ama kral kıtlığı var.
- Aman! der, kral. Burada yumurta kıtlığı mı var?
Han sahibi cevap verir:
- Hayır efendim. Yumurta boldur ama kral kıtlığı var.
NEŞELENMEK
Neyzen Tevfik'e soruşlar :
- Çalarken mi neşelenirsin, yoksa neşeli olduğun zaman mı çalarsın?
Neyzen cevap vermiş :
- Ben hırsız mıyım ki, çaldığım zaman neşeleneyim?
- Çalarken mi neşelenirsin, yoksa neşeli olduğun zaman mı çalarsın?
Neyzen cevap vermiş :
- Ben hırsız mıyım ki, çaldığım zaman neşeleneyim?
CESARETİN İSPATI
Prof. Salih Murat 'Dünyanın en cesur denizcileri İngilizlerdir' deyince, Yahya Kemal ona itiraz etmiş ve bunu şu sözleriyle ispatlamış :
- İngilizler yaptıkları bir gemiyi 10 sene kullanıp Portekiz'e satarlar. Portekizliler, onu 15 sene kullandıktan sonra Yunanistan'a devrederler. Yunanlılar, gemiyi 25 sene kullandıktan sonra bize salarlar. Bizde onu alıp 50 sene boyunca kullanırız. Böyle bir işe bizden başka hangi millet cesaret edebilir?..
- İngilizler yaptıkları bir gemiyi 10 sene kullanıp Portekiz'e satarlar. Portekizliler, onu 15 sene kullandıktan sonra Yunanistan'a devrederler. Yunanlılar, gemiyi 25 sene kullandıktan sonra bize salarlar. Bizde onu alıp 50 sene boyunca kullanırız. Böyle bir işe bizden başka hangi millet cesaret edebilir?..
ÖZEL FİYAT
meşhur ayakkabıcı ismail kemal'in dükkanına giren bir müşteri, vitrindeki bir çift ayakkabıyı göstererek sormuş :
- üzerinde 40 lira yazan şu ayakkabıları bana kaça verirsiniz?
ismail kemal, ilk defa gördüğü adama bir göz atıp cevap vermiş :
- size mi?.. tekini 20 liraya bırakırım.'
- üzerinde 40 lira yazan şu ayakkabıları bana kaça verirsiniz?
ismail kemal, ilk defa gördüğü adama bir göz atıp cevap vermiş :
- size mi?.. tekini 20 liraya bırakırım.'
DİNLENDİRİCİ ESER
Yazar Cahit Uçuk, 'Gök Korsanı' adlı piyesini Refili Cevat Ulunay'a takdim ederek, eseri hakkında fikrini sormuş. Ulunay, onun son derece dinlendirici bir eser olduğunu söylemiş. Bu açıklamaya çok sevinen Cahit Uçuk, piyesin insanı nasıl dinlendirdiğini sorduğunda ise, Ulunay şöyle cevaplamış :
- Çok basit!.. Okumaya başladığınız anda uyuyor ve uyandığınızda kendinizi çok dinlenmiş hissediyorsunuz.
- Çok basit!.. Okumaya başladığınız anda uyuyor ve uyandığınızda kendinizi çok dinlenmiş hissediyorsunuz.
ORTAK ZEVKLER
Pertev Etili, yeni evli bir çift anlatılırken :
- Böyle bir çift görmedim, demiş. 'İkisi de aynı şeylerden hoşlanıyor ve aynı şeylerden nefret ediyorlar.'
Örnek vermesini istemişler :
- İkisi de kavga etmeyi seviyor, demiş ve devam etmiş, ve ikisi de birbirinden nefret ediyor.
- Böyle bir çift görmedim, demiş. 'İkisi de aynı şeylerden hoşlanıyor ve aynı şeylerden nefret ediyorlar.'
Örnek vermesini istemişler :
- İkisi de kavga etmeyi seviyor, demiş ve devam etmiş, ve ikisi de birbirinden nefret ediyor.
HIRSIZIN TALİHSİZİ
Kendini şair zanneden birisi Şinasi'ye gelerek :
- Başıma gelenleri sormayın demiş. 'Bir hırsız, size takdim etmek için yazdığım şiirlerin bulunduğu altın yaldızlı defterimi çaldı.
- Yanlışlıkla almıştır cevabını vermiş Şinasi. İçinde yazılanları bilemez ki zavallı...
- Başıma gelenleri sormayın demiş. 'Bir hırsız, size takdim etmek için yazdığım şiirlerin bulunduğu altın yaldızlı defterimi çaldı.
- Yanlışlıkla almıştır cevabını vermiş Şinasi. İçinde yazılanları bilemez ki zavallı...
DİL
Üç yıldır Berlin'de öğrenim gören bir fransız talebe, bir gün Grimm kardeşlerden Wılhelm Grimm'le konuşmak istedi. Çocuğun Almanca tek kelimeyi doğru dürüst telaffuz edemediğini gören Grimm, ona Almanya'da yaşadığı halde nasıl olup ta Almancayı öğrenemediğini sordu. Fransız talebe :
- Çok zor, diye cevap verdi. Çünkü atlara yaraşır bir dil bu!
Bunun üzerine Grimm, taşı gediğine koydu.
- Doğru onun için eşekler bir türlü öğrenemiyorlar.
- Çok zor, diye cevap verdi. Çünkü atlara yaraşır bir dil bu!
Bunun üzerine Grimm, taşı gediğine koydu.
- Doğru onun için eşekler bir türlü öğrenemiyorlar.
28 Eylül 2011 Çarşamba
İNCİR AĞACI
Halet Efendi, yaşadığı devirde pek çok insanın başına belalar açmış birisidir. Bir gün İzzet Molla ile kendi konağının bahçesinde dolaşırken, köşedeki incir ağacının çıkartılmasını emreder. Bunu duyan İzzet Molla cevabı yapıştırır :
- Kalsın efendim. Belki birinin ocağına dikersiniz.
- Kalsın efendim. Belki birinin ocağına dikersiniz.
ATEŞİN DERECESİ
Meşhedi Cafer, hastalandığında, onu ziyarete giden Torik Necmi sormuş.
- Ateşin var mı?
Meşhedi, başıyla tasdik ederek :
- Elbette, demiş. Hem o kadar yüksek ki, biraz önce gelen doktor nabzımı maşa ile tuttu.
- Ateşin var mı?
Meşhedi, başıyla tasdik ederek :
- Elbette, demiş. Hem o kadar yüksek ki, biraz önce gelen doktor nabzımı maşa ile tuttu.
TAVŞAN
Bir tavşan her gün eczaneye gidip,
- Havuç var mı, havuç var mı? diye soruyormuş.
Eczacı da her gün sabırla yok diyormuş. En sonunda bir gün sıkılıp tavşanı dövmüş, dişlerini de kırmış. Tavşan ertesi gün yine gelmiş :
- Havuç suyu vay mı havuç suyu?
- Havuç var mı, havuç var mı? diye soruyormuş.
Eczacı da her gün sabırla yok diyormuş. En sonunda bir gün sıkılıp tavşanı dövmüş, dişlerini de kırmış. Tavşan ertesi gün yine gelmiş :
- Havuç suyu vay mı havuç suyu?
GÜNEŞ Mİ AY MI ?
Adamın biri zilzurna içkiliymiş. Yolda yalpalıya, yalpalıya ilerlerken yanından geçen adama :
- Kardeş şu yukardaki güneş mi ay mı? diye sormuş.
Adam :
- Bilmiyorum kardeşim ben buralı değilim demiş.
- Kardeş şu yukardaki güneş mi ay mı? diye sormuş.
Adam :
- Bilmiyorum kardeşim ben buralı değilim demiş.
ÜNİVERSİTE MEZUNU
Delikanlı okulu bitirdikten sonra müracaat ettiği mağazada çalışmak üzere işe kabul edilmiş. Büyük bir sevinçle ertesi gün işe başlamak üzere mağazaya gelmiş.
Mağaza yöneticisi sevecen ve sıcakkanlı bir şekilde delikanlıyı karşılıyarak :
- Hoş geldin, diyerek sonrada delikanlının eline bir süpürge tutuşturarak :
- İlk önce şu süpürgeyle arka taraftaki rafların altını temizleyiver, demiş.
Delikanlı kızgınlığı yüzünden belli olacak şekilde :
- Ben üniversite mezunuyum.
Yönetici bunun üzerine bir adım geriye çekilerek :
- Özür dilerim, bilmiyordum. Süpürgeyi bana verirsen nasıl temizlik yapman gerektiğini gösteririm.
Mağaza yöneticisi sevecen ve sıcakkanlı bir şekilde delikanlıyı karşılıyarak :
- Hoş geldin, diyerek sonrada delikanlının eline bir süpürge tutuşturarak :
- İlk önce şu süpürgeyle arka taraftaki rafların altını temizleyiver, demiş.
Delikanlı kızgınlığı yüzünden belli olacak şekilde :
- Ben üniversite mezunuyum.
Yönetici bunun üzerine bir adım geriye çekilerek :
- Özür dilerim, bilmiyordum. Süpürgeyi bana verirsen nasıl temizlik yapman gerektiğini gösteririm.
HAKLI ÖLÜM
Sokrat ölüme mahkum edildiğinde, eşi :
- Haksız yere öldürülüyorsun, diye ağlamaya başlayınca,
Sokrat :
- Ne yani, demiş. Bir de haklı yere öldürülseydim daha mı iyi olurdu?
- Haksız yere öldürülüyorsun, diye ağlamaya başlayınca,
Sokrat :
- Ne yani, demiş. Bir de haklı yere öldürülseydim daha mı iyi olurdu?
NEDEN SAÇLARI BEYAZLAŞMIŞ?
Çocuk annesine sordu :
- Anneciğim, babamın saçları neden dökülmüş?
- Çok düşündüğü için.
- Peki, neden senin saçların bu kadar gür?
- hadım bakalım, yemeğini ye de git yat!
- Anneciğim, babamın saçları neden dökülmüş?
- Çok düşündüğü için.
- Peki, neden senin saçların bu kadar gür?
- hadım bakalım, yemeğini ye de git yat!
NE YAZMIŞ ?
Süleyman Nazif, bir gün Ati (İstikbal) Gazetesini çıkaran Celal Nuri Bey'i ziyarete gitmişti.
Celal Nuri Bey, bi ara sordu:
- Bugün ne yazdığımı biliyor musun?
Süleyman Nazif gülümsedi :
- Hayır!.. Ama itiraf et, ne yazdığını sende bilmiyorsun değil mi?
Celal Nuri Bey, bi ara sordu:
- Bugün ne yazdığımı biliyor musun?
Süleyman Nazif gülümsedi :
- Hayır!.. Ama itiraf et, ne yazdığını sende bilmiyorsun değil mi?
OT MU ?
Eski politikacılardan biri, hocası Fuat Köprülü'yü mecliste yeşil bir kravatla görünce :
- Hocam! diye sormuş. Yakanızdaki ot mu?
Köprülü :
- Hayır!.. diye cevap vermiş. Ot olsaydı onu çoktan yemiştin.
- Hocam! diye sormuş. Yakanızdaki ot mu?
Köprülü :
- Hayır!.. diye cevap vermiş. Ot olsaydı onu çoktan yemiştin.
TAVSİYE
Meşhur Alman münekkidi Lessing, eserlerini incelediği bir genç yazara şöyle demiş :
- Kitabınızda yeni ve hakikat olan şeyler var. Fakat yeni olanlar hakikat değil, hakikat olanlar da yeni değil.
- Kitabınızda yeni ve hakikat olan şeyler var. Fakat yeni olanlar hakikat değil, hakikat olanlar da yeni değil.
BİTMEYEN SALTANAT
Selçuklu Sultanlarından biri, Mevlana'yı ziyaret ederek saltanatları arasındaki farkı sorduğunda, o yüce zaten şu cevabı almış :
- Senin saltanatın, gözlerin açık kaldığı müddetçe bakidir. Benimki ise, gözlerimi kapadığımda başlar.
- Senin saltanatın, gözlerin açık kaldığı müddetçe bakidir. Benimki ise, gözlerimi kapadığımda başlar.
KİMİN ESERİ
Almanlar, Paris'in işgali sırasında meşhur ressam Picasso'nun evini basarak tablolarını gözden geçirmeye başlamışlar. Bunlardan birinde, kadın ve çocukları işkence ile öldüren Alman askerleri görülüyormuş.
- Nazi subayı, Picasso'ya ters ters baktıktan sonra, tabloyu gösterip sormuş :
- Bunu siz mi yaptınız?
Picasso, sakin bir tavırlı cevap vermiş :
- Hayır, siz!..
- Nazi subayı, Picasso'ya ters ters baktıktan sonra, tabloyu gösterip sormuş :
- Bunu siz mi yaptınız?
Picasso, sakin bir tavırlı cevap vermiş :
- Hayır, siz!..
27 Eylül 2011 Salı
GÖRMEK
Einstein, izafiyet teorisinden bahsederken, yeni buluşları daima şüphe ile karşılayan bir dinleyici :
- Anlayışım ve mantığım, görmediğim şeyleri asla kabul etmez demiş.
Einstein gayet sakin bir şekilde şu cevabı vermiş.
- Sözlerinize bir diyeceğim yok efendim. Ama siz de, anlayışınızla mantığınızı şu masanın üzerine koyun da, onlara sahip olup olmadığınızı anlayalım.
- Anlayışım ve mantığım, görmediğim şeyleri asla kabul etmez demiş.
Einstein gayet sakin bir şekilde şu cevabı vermiş.
- Sözlerinize bir diyeceğim yok efendim. Ama siz de, anlayışınızla mantığınızı şu masanın üzerine koyun da, onlara sahip olup olmadığınızı anlayalım.
EĞER DOSTUNUZ VARSA
Bernard Shaw, 'Pygmailon' adlı tiyatro oyununun galasına davet ettiği W. Churchill'e şu notu iletir :
- Pygmalion'un ilk gecesi için size iki bilet ayrıldı. Bir dostunuzu da getirin, eğer varsa...
Churchill, bu iğnemelenin altında kalmadan şu mesajı gönderir :
- İlk gece gelemiyorum. İkincisine gösteriye gelebilirim, eğer olacaksa...
- Pygmalion'un ilk gecesi için size iki bilet ayrıldı. Bir dostunuzu da getirin, eğer varsa...
Churchill, bu iğnemelenin altında kalmadan şu mesajı gönderir :
- İlk gece gelemiyorum. İkincisine gösteriye gelebilirim, eğer olacaksa...
BİR ÖKÜZ UĞRUNA
Oğlunun okuması için çiftliğindeki bütün inekleri satan köylü bir vatandaş, onun buna rağmen bir şey öğrenemediğini görünce.
- Ne talihsiz adammış, diye söylenmiş. Bir öküz uğruna, ne inekler feda ettim.
- Ne talihsiz adammış, diye söylenmiş. Bir öküz uğruna, ne inekler feda ettim.
ALLAHIM
- ALLAHIM!! Kendim için bir şey istemiyorum. Sadece anneme elma yanaklı, bal dudaklı, sütun bacaklı bir gelin nasip eyle...
DEĞİŞTİ DEMESİNLER DİYE
Her girdiği işte zarar eden Ahmet, nihayet son işinde başarılı olur, çok para kazanır.
Alacaklılar :
- Zengin oldun, ama hala borçlarını ödemiyorsun, nedendir? diye sorarlar.
Ahmet de;
- Zengin oldu da değişti demesinler diye... cevabını verir.
Alacaklılar :
- Zengin oldun, ama hala borçlarını ödemiyorsun, nedendir? diye sorarlar.
Ahmet de;
- Zengin oldu da değişti demesinler diye... cevabını verir.
EŞEK
Cemal yüksekokul okumadığı halde her nasılsa bir bilim konferansına katılır. Her haliyle göze batan Kemal'e , yanında oturan bir bilim adamı alaycı bir tavırla :
- Seninle eşek arasında ne fark var? diye sorar. Kemal aynı tavırla cevap verir.
- Sadece bir karış mesafe var...
- Seninle eşek arasında ne fark var? diye sorar. Kemal aynı tavırla cevap verir.
- Sadece bir karış mesafe var...
GÜBRE BÖCEKLERİ
Şair Deyheki, çocukları yanına alarak bir dostunu ziyarete gider. Kara, kuru ve sıska çacukları gören dostu latife olsun diye :
- Efendi, der. Bu gübre böcekleri senin mi?
Şair, taşı gediğine koyar :
- Evet efendim! Hoş kokunuza geldiler.
- Efendi, der. Bu gübre böcekleri senin mi?
Şair, taşı gediğine koyar :
- Evet efendim! Hoş kokunuza geldiler.
FİLOZOFÇA BİR CEVAP
Bernard Shaw'a en sevdiği hayvanı sormuşlar :
Filozof şöyle cevap vermiş :
- Söyleyemem ; nezaketsizlik olur.
Filozof şöyle cevap vermiş :
- Söyleyemem ; nezaketsizlik olur.
VARDİYA
Tarih hocası kıl olduğu öğrencisini bozmak amacıyla sorar :
- 2. Ramses'in piramidinin güney kanadında çalışan işçilerin ustabaşının adı nedir?
Afacan öğrenci sorar :
- Gündüz vardiyasındaki mi, gece vardiyasındaki mi?
- 2. Ramses'in piramidinin güney kanadında çalışan işçilerin ustabaşının adı nedir?
Afacan öğrenci sorar :
- Gündüz vardiyasındaki mi, gece vardiyasındaki mi?
KADAYIFI YEMEYE
Annesi, Metin'e nasihat ediyordu.
- Oğlum, derslerini günü gününe yap. Bugünün işini hiçbir zaman yarına bırakmamalısın.
Bunun üzerine Metin yerinden kalktı. Annesi sordu :
- Nereye gidiyorsun? Lafımı dinlesene!
Metin hemen cevabı yapıştırdı :
Yarına kalan kadayıfı yemeye...
- Oğlum, derslerini günü gününe yap. Bugünün işini hiçbir zaman yarına bırakmamalısın.
Bunun üzerine Metin yerinden kalktı. Annesi sordu :
- Nereye gidiyorsun? Lafımı dinlesene!
Metin hemen cevabı yapıştırdı :
Yarına kalan kadayıfı yemeye...
MEZUN
İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi'nde bir profesör, not sisteminden şikayetçi olup sınıfı paylamakta :
- Zaten buraya eşeği bağlasan mezun olur!
- Haklısınız hocam, ipini koparamayanlar da profesör oluyor!..
- Zaten buraya eşeği bağlasan mezun olur!
- Haklısınız hocam, ipini koparamayanlar da profesör oluyor!..
YEMEK ZAMANI
Diyojen'e sormıuşlar :
- Yemek yemek için en münasip zaman hangisidir?
Cevap vermiş:
- Zenginsen farketmez, fakirsen bulduğun zaman!
- Yemek yemek için en münasip zaman hangisidir?
Cevap vermiş:
- Zenginsen farketmez, fakirsen bulduğun zaman!
CÖMERTLİĞİN BÖYLESİ
Papazın biri pazarda alış-veriş ederken, pahalı bulduğu malın fiyatını düşürmek için fazlaca çene çalar.
Bu sırada oradan geçmekte olan Hz. mevlana, satıcının :
- Bu papazlar ne cimri insanlar, diye söylendiğini duyarak şu karşılığı verir.
- Öyle deme oğul. onlardan daha cömert kim var?
Müslümanlığı bize bırakmışlar, yaradanımıza karşı ibadeti bize bırakmışlar : Ahirette ise Cenneti ve içindeki bütün nimetleri yine bize bırakmışlar. Bundan daha büyük cömertlik olur mu?
Bu sırada oradan geçmekte olan Hz. mevlana, satıcının :
- Bu papazlar ne cimri insanlar, diye söylendiğini duyarak şu karşılığı verir.
- Öyle deme oğul. onlardan daha cömert kim var?
Müslümanlığı bize bırakmışlar, yaradanımıza karşı ibadeti bize bırakmışlar : Ahirette ise Cenneti ve içindeki bütün nimetleri yine bize bırakmışlar. Bundan daha büyük cömertlik olur mu?
SINIFI GEÇMEK
Öğretmen, öğrencilerin aklını karıştırmak için :
- Çocuklar demiş. Allah hepinizin cennete gitmesini istediği halde, neden bizi dünyaya göndermiş?
Çocuklardan biri, soruya karşılık vererek :
- Öğretmenim, demiş. Şüphesiz ki siz bizim sınıf geçmemizi istiyorsunuz. O halde neden hepimize geçerli not vermeyip imtihan ediyorsunuz?..
- Çocuklar demiş. Allah hepinizin cennete gitmesini istediği halde, neden bizi dünyaya göndermiş?
Çocuklardan biri, soruya karşılık vererek :
- Öğretmenim, demiş. Şüphesiz ki siz bizim sınıf geçmemizi istiyorsunuz. O halde neden hepimize geçerli not vermeyip imtihan ediyorsunuz?..
DÜNYANIN YÜZÜ
Hastalıktan ötürü gözleri kapanmış olan bir adam, halk şairi Seyrani'ye :
- Bende dünyayı görecek göz mü kaldı? diye şikayette bulununca, söz eri Seyrani :
- Hiç üzülme dostum demiş. Zaten dünyada da bakılacak surat kalmadı.
- Bende dünyayı görecek göz mü kaldı? diye şikayette bulununca, söz eri Seyrani :
- Hiç üzülme dostum demiş. Zaten dünyada da bakılacak surat kalmadı.
12 Ağustos 2011 Cuma
BİR DOLARLIK KARŞILIK
Bernard Shaw, yazdığı yazılar için çok yüksek bir ücret talep eder ve kelime başına bir cent alırmış. Daha sonra buna astronomik bir zam yaparak her kelime için bir dolar istemeye başlamış. Amerikalı muzip bir editör, Bernard Shaw'a bir dolar göndererek bunun karşılığını isteyince, Bernard Shaw bir kağıda şu kelimeyi yazarak göndermiş:
- Teşekkürler.
- Teşekkürler.
BOŞLUK
Şair Salih Zeki Aktay, dostlarıyla beraberken yüzünü buruşturmuş ve bunun sebebini soran arkadaşlarına karnının ağrımaya başladığını söylemiş. Söylemiş söylemesine ama patavatsızlığı ile meşhur bir arkadaşı, "İçi boştur da ondan ağrıyordur" demez mi?
Salih Bey de:
- Olabilir, diye gülümsemiş. Bu tür ağrılara bol bol rastlanır. Dün de senin başın çok ağrımıştı değil mi?
Salih Bey de:
- Olabilir, diye gülümsemiş. Bu tür ağrılara bol bol rastlanır. Dün de senin başın çok ağrımıştı değil mi?
MAHVOLAN SANATÇI
Opera sanatçılarından Nurullah Taşkıran'a gelen bir arkadaşı, genç piyanistlerden birinin gece gündüz çalışarak kendisini mahvettiğini söylemiş.
Taşkıran:
- Pek sanmıyorum, diye gülümsemiş. O daha çok Chopin ve Beethoven'i mahvediyor.
Taşkıran:
- Pek sanmıyorum, diye gülümsemiş. O daha çok Chopin ve Beethoven'i mahvediyor.
10 Ağustos 2011 Çarşamba
YARAMAZLIK
Çocuğunun yaramazlığından bıkan baba onu yanına çağırarak :
- Oğlum ne olur şu yaramazlıklarına bir son versen. Sen yaramazlık yaptıkça benim saçlarım ağarıyor, der.
Afacan çocuk lafın altında kalmayarak hemen cevabı yapıştırır:
- Demek ki, sen dedeme hiç acımamışsın baba! Bak onun saçlarının tamamı ağarmış.
- Oğlum ne olur şu yaramazlıklarına bir son versen. Sen yaramazlık yaptıkça benim saçlarım ağarıyor, der.
Afacan çocuk lafın altında kalmayarak hemen cevabı yapıştırır:
- Demek ki, sen dedeme hiç acımamışsın baba! Bak onun saçlarının tamamı ağarmış.
SAÇMALAMA
İki öğrenci evcilik oyunu sırasında yatağa uzanmışlardı. Oğlan kızın kulağına birşeyler fısıldayınca kız da bağırdı:
- Saçmalama! Sen delirdin mi? Bu kadar işten sonra şimdi de sen! Bütün gün temizlik yaptım şimdi de başım ağrıyor. Olmaz!
- Saçmalama! Sen delirdin mi? Bu kadar işten sonra şimdi de sen! Bütün gün temizlik yaptım şimdi de başım ağrıyor. Olmaz!
ÜÇ KANATLI MELEK
Resim dersinde öğretmen, Ali'nin yaptığı resme bakarak:
- Amma da yaptın Ali! Sen hiç üç kanatlı melek gördün mü? dedi.
- Peki siz iki kanatlısını gördünüz mü öğretmenim, söyler misiniz?
- Amma da yaptın Ali! Sen hiç üç kanatlı melek gördün mü? dedi.
- Peki siz iki kanatlısını gördünüz mü öğretmenim, söyler misiniz?
TANIK
Adami karısı ile her zamanki gibi yine kavgaya başlamıştı. Bir ara karısı:
- Senin gibi bir adamla beraber olabilecek bir kadın var mı acaba?
- Adam, kıs kıs gülerek:
- Tanık ister misin?
- Senin gibi bir adamla beraber olabilecek bir kadın var mı acaba?
- Adam, kıs kıs gülerek:
- Tanık ister misin?
BAZAN VE BAZEN
Lisede edebiyat dersinde, bir öğrenci sorar:
- Hocam, bazan mı denir, bazen mi?
Hoca cevap vermeden, bir başka öğrenci atılır:
- Bazan bazan, bazen bazen.
- Hocam, bazan mı denir, bazen mi?
Hoca cevap vermeden, bir başka öğrenci atılır:
- Bazan bazan, bazen bazen.
BOŞ GEÇMEYİN
Dilenci, camiden çıkan kalabalığa üstünde paraların bulunduğu mendilini gösterip:
- Boş geçmeyin kardeşler dediğinde, ince esprileriyle tanınan Hilmi Ekleme, dilencinin önündeki paralardan bir miktarını toplayıp:
- Bu isteğini kıramayacağım arkadaş, demiş. Bilsen ne kadar ihtiyacım vardı.
- Boş geçmeyin kardeşler dediğinde, ince esprileriyle tanınan Hilmi Ekleme, dilencinin önündeki paralardan bir miktarını toplayıp:
- Bu isteğini kıramayacağım arkadaş, demiş. Bilsen ne kadar ihtiyacım vardı.
POLİTİKANIN ZORLUĞU
A. Einstein'e sormuşlar:
- Atomun parçalanmasından enerji elde edecek kadar akıllı olan insanoğlu, bu buluşun insanlığın mahvına sebep olmasını neden önleyemiyor?
Einstein, şu cevabı vermiş:
- Demek ki politika, fizikten daha güç öğreniliyor.
- Atomun parçalanmasından enerji elde edecek kadar akıllı olan insanoğlu, bu buluşun insanlığın mahvına sebep olmasını neden önleyemiyor?
Einstein, şu cevabı vermiş:
- Demek ki politika, fizikten daha güç öğreniliyor.
8 Ağustos 2011 Pazartesi
ÇIKMAYAN MANA
Mehmed Akif, Baytar Mektebi'nde müdür muavini olarak çalıştığı bir dönemde, muhasebeden gelen bir yazıyı anlayamaz. Yazıyı kaleme alan Salih Efendi'yi aratarak yazıda ne demek istendiğini sorar.
Salih Efendi:
- İki türlü mana çıksın diye böyle yazdık efendim cevabını verince, Mehmet Akif dayanamaz ve:
- Hayret doğrusu, der. Biz birini bile çıkartamadık da.
Salih Efendi:
- İki türlü mana çıksın diye böyle yazdık efendim cevabını verince, Mehmet Akif dayanamaz ve:
- Hayret doğrusu, der. Biz birini bile çıkartamadık da.
7 Ağustos 2011 Pazar
EN GÜZEL HEDİYE
Zamanın Rus elçilerinden biri tatilini geçirmek üzere Rusya'ya giderken, Sadrazam Kamil Paşa'ya uğrayarak:
- Efendim, Rusya'dan size ne getireyim? Diye sorduğunda,
Sadrazam:
- Aman, demiş. Bir mesele getirme de, başka bir şey istemem.
- Efendim, Rusya'dan size ne getireyim? Diye sorduğunda,
Sadrazam:
- Aman, demiş. Bir mesele getirme de, başka bir şey istemem.
SÜMERBANK
Temel uçakla Amerika'dan dönüyormuş. Temel'i ajanlar karşılamışlar.
Ajan ceketini açıp:
- FBI, demiş.
Temel de ceketini açıp:
- Sümerbank, demiş.
Ajan ceketini açıp:
- FBI, demiş.
Temel de ceketini açıp:
- Sümerbank, demiş.
BESTE YAPMAK
Fransız bestekarı Saint-Saens kendi mesleklerinin yanı sıra beste yapmaya heveslenen amatörlere hiç anlayışlı davranmazdı. Genç bir doktor, bestelediği bir parçayı bir gün getirip ona gösterince, Saint-Saens hayret etti.
- Beste yaptığınızdan haberim yoktu?
Doktor tevazu gösterdi:
- Vakit öldürmek için bir şeyler yapıyorum işte.
Saint-Saens, cevabı esirgemedi:
- Sahi mi? Hastanız kalmadı mı artık?
- Beste yaptığınızdan haberim yoktu?
Doktor tevazu gösterdi:
- Vakit öldürmek için bir şeyler yapıyorum işte.
Saint-Saens, cevabı esirgemedi:
- Sahi mi? Hastanız kalmadı mı artık?
5 Ağustos 2011 Cuma
PAHALI SERVET
Diyojen'e sormuşlar:
- Servet ayaklarınızın altında olduğu halde neden fakirsiniz?
O da şu cevabı vermiş:
- Ona ulaşmak için, eğilmek lazım da ondan...
- Servet ayaklarınızın altında olduğu halde neden fakirsiniz?
O da şu cevabı vermiş:
- Ona ulaşmak için, eğilmek lazım da ondan...
ZARARSIZ MUSİKİ
Refii Cevat Ulunay, davetli olduğu bir eve gittiğinde, berbat bir şekilde piyano çalmakta olan ev sahibi, sanki çok iyi bir piyanistmiş gibi kendisine laf atarak:
- Cevat Bey! demiş. Duyduğuma göre musikiyi severmişsiniz.
Ulunay, sanatı katleden ev sahibine şu cevabı vermiş:
- Evet efendim severim. Fakat zararı yok, devam edebilirsiniz.
- Cevat Bey! demiş. Duyduğuma göre musikiyi severmişsiniz.
Ulunay, sanatı katleden ev sahibine şu cevabı vermiş:
- Evet efendim severim. Fakat zararı yok, devam edebilirsiniz.
GÜZEL ANLATMAK
İki aile varmış ve her ikisinin de birer kız çocuğu varmış.
Bir gün misafirlikte sohbet ediyorlarmış:
Eee sizin kızdan ne haber?
Valla işte ne olsun. Biliyorsunuz, işe girdi geçen sene. Başını kaşıyacak vakti yok. İlk başlarda geceleri fazla mesai yapıyordu. Sonra hafta sonları da çalışmaya başladı. Patronu çok sevmiş, her işi ona veriyormuş... Derken Ankara seyahatleri başladı. Bizimki çanta sekreter gibi, patron nereye o oraya. Sonra Paris seyahatleri filan... En sonunda bu iş böyle olmayacak dediler, patronu ev tuttu. Deli gibi çalışıyor evladım.
Ee, peki sizinki ne alemde?
Benimki de fahişe oldu, ama sizin kadar güzel anlatamıyorum.
Bir gün misafirlikte sohbet ediyorlarmış:
Eee sizin kızdan ne haber?
Valla işte ne olsun. Biliyorsunuz, işe girdi geçen sene. Başını kaşıyacak vakti yok. İlk başlarda geceleri fazla mesai yapıyordu. Sonra hafta sonları da çalışmaya başladı. Patronu çok sevmiş, her işi ona veriyormuş... Derken Ankara seyahatleri başladı. Bizimki çanta sekreter gibi, patron nereye o oraya. Sonra Paris seyahatleri filan... En sonunda bu iş böyle olmayacak dediler, patronu ev tuttu. Deli gibi çalışıyor evladım.
Ee, peki sizinki ne alemde?
Benimki de fahişe oldu, ama sizin kadar güzel anlatamıyorum.
NAMUS
Kral VI. Henri, Catherine de Romen'e aşıkmış. Kralın ısrarına karşı kadın şu cevabı vermiş:
Sizin eşiniz olamayacak kadar fakir, metresiniz olamayacak kadar namusluyum.
Sizin eşiniz olamayacak kadar fakir, metresiniz olamayacak kadar namusluyum.
DÜNYANIN ÜSTÜNDEKİLER
"Dünya: öküzle balığın üzerindedir." hadis-i şerifinin hangi manada ve ne maksatla söylendiğini bilmeyen bir adam, Osman Demirci'ye:
- Hocam, diye sormuş, Dünyanın altında öküz var, diyorlar, siz ne dersiniz?
Osman Demirci Hoca:
- Dünyanın altındakileri bilemem kardeşim, demiş. Ama üzerinde çok sayıda olduğu kesin.
- Hocam, diye sormuş, Dünyanın altında öküz var, diyorlar, siz ne dersiniz?
Osman Demirci Hoca:
- Dünyanın altındakileri bilemem kardeşim, demiş. Ama üzerinde çok sayıda olduğu kesin.
SOYGUN
Lazın eczanesine eli silahlı, yüzü kadın çoraplı iki soyguncu girmiş ve ellerindeki silahı Laza doğrultup:
- Çabuk kasadaki her şeyi ver!
- Özür dilerim, reçetesiz hiçbir şey vermiyoruz.
- Çabuk kasadaki her şeyi ver!
- Özür dilerim, reçetesiz hiçbir şey vermiyoruz.
GELİŞME
Karadenizli doktor hastasına sorar:
- Omzun hala ağri mi?
- Evet doktor bey.
- Sıcak havlu koyusun.
- İki gün evvel buz koyun demiştiniz.
- Tıpta hiç ilerleme olmayacak midur?
- Omzun hala ağri mi?
- Evet doktor bey.
- Sıcak havlu koyusun.
- İki gün evvel buz koyun demiştiniz.
- Tıpta hiç ilerleme olmayacak midur?
HAZIRCEVAP
İlkokula yeni başlayanların sınıfında, bayan öğretmen tahtaya:
- Eğlenebildiğimi anımsamıyorum aylardır... şeklinde bir cümle yazarak sınıfa sormuş:
- Bunu nasıl düzeltebileceğimi bilen yanıtlasın. Bir minik hemen atılmış:
- Belki de erkek arkadaşınızı değiştirmelisiniz.
- Eğlenebildiğimi anımsamıyorum aylardır... şeklinde bir cümle yazarak sınıfa sormuş:
- Bunu nasıl düzeltebileceğimi bilen yanıtlasın. Bir minik hemen atılmış:
- Belki de erkek arkadaşınızı değiştirmelisiniz.
AĞIZ DALAŞI
Sınıfta küçük Kaan ile Ayşe ağız dalaşı yapıyorlardı:
- Benim babam senin babandan daha güçlüdür.
- Yalan! Benim babam daha güçlü.
- Benim ağabeyim senin ağabeyinden daha akıllıdır.
- Bu da yalan!
- Üstelik benim annem senin annenden daha iyi.
- Bak bu doğru işte! Babam annenin iyi olduğunu her zaman söyler.
- Benim babam senin babandan daha güçlüdür.
- Yalan! Benim babam daha güçlü.
- Benim ağabeyim senin ağabeyinden daha akıllıdır.
- Bu da yalan!
- Üstelik benim annem senin annenden daha iyi.
- Bak bu doğru işte! Babam annenin iyi olduğunu her zaman söyler.
BABAM
Telefon çaldı. Okul müdürü açtı. İncecik bir çocuk sesi:
- Müdür bey, bizim oğlan bugün okula gelmeyecek. Biraz hastalandı da...
- Peki, siz kimsiniz?
- Ben mi... Babam...
- Müdür bey, bizim oğlan bugün okula gelmeyecek. Biraz hastalandı da...
- Peki, siz kimsiniz?
- Ben mi... Babam...
SADAKA
Fransız yazar George Sand, karşısına çıkan bir dilenci kadına sadaka verdiğinde, bunu çok az bulan kadın:
- Bu kadarcık parayı ne yapayım? diye atılmış.
George Sand, gayet sakin bir şekilde cevap vermiş:
- Saklayınız efendim! Rastlayacağınız ilk dilenciye sadaka verirsiniz.
- Bu kadarcık parayı ne yapayım? diye atılmış.
George Sand, gayet sakin bir şekilde cevap vermiş:
- Saklayınız efendim! Rastlayacağınız ilk dilenciye sadaka verirsiniz.
ZEKA MESELESİ
Adam oğlunun okuldaki başarılarısıyla sürekli övünürdü. Çocuğunun karnesini okurken gururla karısına: "Hiç şüphe yok, bu çocuk benim zekamı almış" dedi. karısı şöyle cevap verdi:
- Orası doğru, çünkü benim zekam yerinde duruyor!
- Orası doğru, çünkü benim zekam yerinde duruyor!
HAYRET
Yahya Kemal, yeni şairlerden biriyle konuşurken:
- Sizin şiirlerinizi okurken hayret ediyorum, demiş. O kadar şaşırtıcı ki...
Şair sormuş:
- Nasıl yazıyorum diye mi şaşırıyorsunuz üstadım?
Yahya Kemal:
- Hayır, demiş! Neden yazıyorsunuz diye şaşırıyorum...
- Sizin şiirlerinizi okurken hayret ediyorum, demiş. O kadar şaşırtıcı ki...
Şair sormuş:
- Nasıl yazıyorum diye mi şaşırıyorsunuz üstadım?
Yahya Kemal:
- Hayır, demiş! Neden yazıyorsunuz diye şaşırıyorum...
GÖK GÜRLEYİNCE
Sokrates, geçimsizliği dillere destan bir kadınla evlenmişti. Bir gün öğrencileriyle konuşmaktayken, karısı devamlı olarak lafa karışıp onu rahatsız etti. Sokrat bu duruma aldırmayınca da büsbütün sinirlenerek bir kova suyu Sokrates'in başından aşağı döktü.
Sokrat yine sakindi. Öğrencilerine dönerek:
- Arkadaşlar! Biliyorsunuz ki ne zaman gök gürlese, sonunda yağmur yağar.
Sokrat yine sakindi. Öğrencilerine dönerek:
- Arkadaşlar! Biliyorsunuz ki ne zaman gök gürlese, sonunda yağmur yağar.
FAYDA
Franklin, elektriğin varlığını keşfettiği zaman, herkes ona gülmüş ve sormuştu:
- Bunun sanki neye faydası var?
Onun cevabı şu olmuştur:
- Çocuğun acaba ne faydası var? Ama o ilerde belki bir adam olur!
- Bunun sanki neye faydası var?
Onun cevabı şu olmuştur:
- Çocuğun acaba ne faydası var? Ama o ilerde belki bir adam olur!
KAZAYA UĞRAMAK
Şair Eşref, Akhisar kaymakamı iken, İzmir Valisi olan Kamil Paşa ondan bazı bilgileri göndermesini, bu işi de çok acele halletmesini istemiş. Fakat Eşref, bir ziyaretten diğerine gidip gelmekten cevabı geciktirmiş. Kamil Paşa, ikinci bir telgraf çekmekte gecikmemiş:
- Falan tarihte istenilen bilgiler hala gönderilmemiştir. Yakında teftişe çıkacağım. Bulunduğunuz kazaya da uğrayacağımın bilinmesini...
Şair Eşref, tehdit kokan bu telgrafa şu cevabı vermiş:
- Kazaya uğramanızı dört gözle bekliyoruz efendim!
- Falan tarihte istenilen bilgiler hala gönderilmemiştir. Yakında teftişe çıkacağım. Bulunduğunuz kazaya da uğrayacağımın bilinmesini...
Şair Eşref, tehdit kokan bu telgrafa şu cevabı vermiş:
- Kazaya uğramanızı dört gözle bekliyoruz efendim!
TAHMİN
Hazreti Nuh'un gemisine zeytin dalı getiren güvercinin erkek olduğunu iddia eden bir adama, bunu nereden bildiğini sormuşlar. Şu cevabı vermiş:
- Dişi olsaydı, uzun süre ağzını kapalı tutamazdı.
- Dişi olsaydı, uzun süre ağzını kapalı tutamazdı.
ÜÇ ÇOCUK BABASI
Adamın biri bir lunapark'ta gezerken bir falcı çadırı görmüş. Biraz eğlenirim diyerek falcı kadının karşısına oturmuş. Kadın önündeki kristal küreye bakarak transa geçmiş ve
- Ah diyerek, görüyorum ki iki çocuk babasısınız, demiş. Adam kahkahayı basmış.
- Hahaha attın tutturamadın işte. Ben üç çocuk babasıyım.
Falcı gülümsemiş.
- Sana öyle geliyor.
- Ah diyerek, görüyorum ki iki çocuk babasısınız, demiş. Adam kahkahayı basmış.
- Hahaha attın tutturamadın işte. Ben üç çocuk babasıyım.
Falcı gülümsemiş.
- Sana öyle geliyor.
100 ÖPÜCÜK
- Sevgili karıcığım, bu ay maaşımdan sana para gönderemiyorum, onun yerine 100 öpücük gönderiyorum. Sen benim bir tanemsin.
Kocan Allen
- Karısı da ona cevap yazıyor:
Sevgili aşkım, Gönderdiğin 100 öpücük için teşekkür ederim. Masraflar şöyle:
1-Sütçü bir aylık için 2 öpücüğü kabul etti,
2-Elektrikçi 7 öpücükten sonra anlaşmaya razı oldu,
3-Ev sahibi kira için her gün 2-3 defa uğruyor,
4-Bakkal sadece öpücüğe razı olmadı, ona ilave başka şeyler de verdim,
5-Diğer masraflar toplam 40 öpücük...
Beni lütfen merak etme, daha 35 öpücük bakiyem var ve bu ayı çıkarabilirim. Gelecek ay için de aynı yönde mi plan yapmalıyım? lütfen bilgi ver.
Sevgili karın Josephine
Kocan Allen
- Karısı da ona cevap yazıyor:
Sevgili aşkım, Gönderdiğin 100 öpücük için teşekkür ederim. Masraflar şöyle:
1-Sütçü bir aylık için 2 öpücüğü kabul etti,
2-Elektrikçi 7 öpücükten sonra anlaşmaya razı oldu,
3-Ev sahibi kira için her gün 2-3 defa uğruyor,
4-Bakkal sadece öpücüğe razı olmadı, ona ilave başka şeyler de verdim,
5-Diğer masraflar toplam 40 öpücük...
Beni lütfen merak etme, daha 35 öpücük bakiyem var ve bu ayı çıkarabilirim. Gelecek ay için de aynı yönde mi plan yapmalıyım? lütfen bilgi ver.
Sevgili karın Josephine
4 Ağustos 2011 Perşembe
HAMAM BAHŞİŞİ
Adam bir gün hamama gider. Hamamcılar onunla hiç ilgilenmez, eski bir peştamal, yırtık bir havlu verirler. Adam sesini çıkarmaz. Hamamdan çıkarken uzatılan aynaya yüklüce bir bahşiş bırakır.
Bir hafta sonra aynı hamama geldiğinde, bu kez büyük ikramlar görür, fakat çıkarken aksine pek az bir bahşiş bırakır.
- Efendi der hamamcılar, gösterdiğimiz o kadar ilgiye, saygıya karşı bu kadarcık mı bahşiş verilir?
- Bugün verdiğim, geçen haftanın bahşişiydi der adam, geçen hafta verdiğim de bugünkü hizmetinizin karşılığıydı. Böylece ödeştik!
Bir hafta sonra aynı hamama geldiğinde, bu kez büyük ikramlar görür, fakat çıkarken aksine pek az bir bahşiş bırakır.
- Efendi der hamamcılar, gösterdiğimiz o kadar ilgiye, saygıya karşı bu kadarcık mı bahşiş verilir?
- Bugün verdiğim, geçen haftanın bahşişiydi der adam, geçen hafta verdiğim de bugünkü hizmetinizin karşılığıydı. Böylece ödeştik!
BAŞINI EVDE UNUTMASIN
Hoca'nın Konyalı bir arkadaşı vardı. Ticaretle uğraşan bu adam sık sık Akşehir'e gelir, Hoca'nın evinde konuk olur; yer içer, yatıp kalkar, sonra da çekip giderdi. Her ayrılışında da:
- Hocam, ben her gelişte sana uğruyorum. Sen de Konya'ya işin düşer se, beni aramayı unutma derdi.
Hocanın bir gün Konya'ya işi düştü. Şehre varınca, hemen dostunu hatırladı. Varıp arkadaşıma gideyim. Hem gönlü hoş olur, hem de rahat ederim, diye düşündü. Dostunun tarif ettiği gibi, evi arayıp buldu. Kapıyı tam çalacağı sırada, pencerede perde aralığından dışarı bakan bir baş gördü. Arkadaşımı buldum, diye sevindi Hoca. Zili çaldı. Kapı hemen açıldı. Bir kadın:
- Kimi aradınız? diye sordu. Nasreddin Hoca:
- Ben Akşehir'den geliyorum, kocanızın yakın arkadaşıyım, diyecek oldu.
Ama kadın, onun sözlerini yarıda kesti:
- Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz... Ama yazık ki, kocam evde yok, bir iş için başka şehre gitti. Ne zaman geleceğini de bilmiyorum.
Bu sözleri duyan Nasreddin Hoca, çok şaşırdı. Bir evin penceresine, bir kadının yüzüne bakarak:
- Demek öyle! dedi.
Evden ayrılıp giderken, birden geri döndü. Kadına sitemli bir sesle:
- Kocana benden selam söyle, bir daha evden ayrılırken, sakın başını pencerede unutmasın! dedi.
- Hocam, ben her gelişte sana uğruyorum. Sen de Konya'ya işin düşer se, beni aramayı unutma derdi.
Hocanın bir gün Konya'ya işi düştü. Şehre varınca, hemen dostunu hatırladı. Varıp arkadaşıma gideyim. Hem gönlü hoş olur, hem de rahat ederim, diye düşündü. Dostunun tarif ettiği gibi, evi arayıp buldu. Kapıyı tam çalacağı sırada, pencerede perde aralığından dışarı bakan bir baş gördü. Arkadaşımı buldum, diye sevindi Hoca. Zili çaldı. Kapı hemen açıldı. Bir kadın:
- Kimi aradınız? diye sordu. Nasreddin Hoca:
- Ben Akşehir'den geliyorum, kocanızın yakın arkadaşıyım, diyecek oldu.
Ama kadın, onun sözlerini yarıda kesti:
- Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz... Ama yazık ki, kocam evde yok, bir iş için başka şehre gitti. Ne zaman geleceğini de bilmiyorum.
Bu sözleri duyan Nasreddin Hoca, çok şaşırdı. Bir evin penceresine, bir kadının yüzüne bakarak:
- Demek öyle! dedi.
Evden ayrılıp giderken, birden geri döndü. Kadına sitemli bir sesle:
- Kocana benden selam söyle, bir daha evden ayrılırken, sakın başını pencerede unutmasın! dedi.
HEM GÜZEL HEM APTAL
Bir gün adam karısına sordu:
Aynı zamanda nasıl hem bu kadar aptal hem de bu kadar güzel olabildiğini anlayamıyorum?
Karısı yanıtladı:
Allah, beni sen çekici bul diye çok güzel yarattı. Ben seni çekici bulayım diye de aptal yarattı.
Aynı zamanda nasıl hem bu kadar aptal hem de bu kadar güzel olabildiğini anlayamıyorum?
Karısı yanıtladı:
Allah, beni sen çekici bul diye çok güzel yarattı. Ben seni çekici bulayım diye de aptal yarattı.
FARK ETMEZ
Ünlü yazar Mark Twain, konferans vermek üzere gittiği bir şehirde traş olurken, kendisini tanımayan berber şöyle demiş:
- Eğer bilet almadıysanız, Mark Twain'in konferansını ayakta dinlemek zorunda kalacaksınız.
Ünlü yazar:
- Hiç önemli değil, diye gülümsemiş. Çünkü ben, o adamın konferanslarında hep ayakta dururum.
- Eğer bilet almadıysanız, Mark Twain'in konferansını ayakta dinlemek zorunda kalacaksınız.
Ünlü yazar:
- Hiç önemli değil, diye gülümsemiş. Çünkü ben, o adamın konferanslarında hep ayakta dururum.
AKLIN GEREĞİ
Ebu Hanife, üzerine doğru gelmekte olan bir hayvana yol vererek kenara çekildiğinde, yanındakiler neden böyle yaptığını sorarlar.
Ebu Hanife, derhal cevap verir:
- Onun boynuzları var, benim ise aklım.
Ebu Hanife, derhal cevap verir:
- Onun boynuzları var, benim ise aklım.
KORKUTAMAYAN DÜŞMAN
Sultan Alparslan 27 bin askeriyle Bizans topraklarında ilerlerken, keşfe gönderdiği subaylardan biri huzuruna gelip telaşla:
- Üçyüzbin kişilik düşman ordusu bize yaklaşıyor, demiş.
Alpaslan, hiç önemsemeyerek şöyle karşılık vermiş:
- Biz de onlara yaklaşıyoruz.
- Üçyüzbin kişilik düşman ordusu bize yaklaşıyor, demiş.
Alpaslan, hiç önemsemeyerek şöyle karşılık vermiş:
- Biz de onlara yaklaşıyoruz.
HİLECENİN MUMU
Ateist bir öğretmen, cebine şeker doldurduktan sonra küçük öğrencilerine şöyle demiş:
- Eğer Allah varsa, isteyin bakalım size şeker verecek mi? Ama ben, var olduğum için, size şeker verebilirim. Hem de derhal.
Sınıfın en zeki çocuğu, öğretmenin niyetini anlayıp, şunları söylemiş kendisine:
- Bana şeker dokunuyor öğretmenim. Onun yerine bir elma rica edeyim.
- Eğer Allah varsa, isteyin bakalım size şeker verecek mi? Ama ben, var olduğum için, size şeker verebilirim. Hem de derhal.
Sınıfın en zeki çocuğu, öğretmenin niyetini anlayıp, şunları söylemiş kendisine:
- Bana şeker dokunuyor öğretmenim. Onun yerine bir elma rica edeyim.
NE ALACAKMIŞ ?
Hayli kilolu olan Yahya Kemal, bir yokuşun sonundaki lokantanın önünde dinlenirken, içerden çıkan garson:
- Buyurun beyim, diye atılmış. Ne alırsınız?
Yahya Kemal, tebessüm edip:
- Evlat, demiş. Müsaade edersen biraz nefes alacağım.
- Buyurun beyim, diye atılmış. Ne alırsınız?
Yahya Kemal, tebessüm edip:
- Evlat, demiş. Müsaade edersen biraz nefes alacağım.
KEÇİ RESMİ
Ufak kız, ağacın altına oturmuş resim yapıyordu. Babası yanına gelip sordu:
- Benim tatlı kızım ne resmi yapıyormuş bakalım?
- Çimenlikte bir keçi resmi yapıyordum.
- Canım çimenler nerede?
- Keçi hepsini yedi.
- Peki, keçi nerede?
- Yiyecek bir şey kalmayınca o da gitti.
- Benim tatlı kızım ne resmi yapıyormuş bakalım?
- Çimenlikte bir keçi resmi yapıyordum.
- Canım çimenler nerede?
- Keçi hepsini yedi.
- Peki, keçi nerede?
- Yiyecek bir şey kalmayınca o da gitti.
DİLENCİ
Adam dilenciye bir miktar para uzatmış:
- Bunu veriyorum, ama sen kesin gidip bununla bir şişe şarap alıp kafayı çekeceksin...
- Beyfendi güzel diyorsun da, bu parayla Havai'ye gidip tatil yapacak değilim ya!
- Bunu veriyorum, ama sen kesin gidip bununla bir şişe şarap alıp kafayı çekeceksin...
- Beyfendi güzel diyorsun da, bu parayla Havai'ye gidip tatil yapacak değilim ya!
İŞ BAŞVURUSU
Fransa McDonald's personel danışmanlığını yapan DHR firmasına yapılan "gerçek" bir iş başvurusu:
1-Adınız soyadınız: Herve JANCQUEUR
2-Yaşınız: 28
3- Şirketimizdeki hangi pozisyon için başvuruyorsunuz?
Mümkünse yatay bir pozisyon için. Eğer daha ciddi bir cevap istiyorsanız, ne iş olsa yaparım. Şart öne sürebilecek durumda olsaydım, burada olmazdım.
4- Düşündüğünüz ücret:
Yıllık 800 bin Frank maaş artı şirketin yüzde 3 hissesi. Eğer bu mümkün değilse, siz bir ücret önerin, ben size evet yahut hayır diyeyim.
5-Eğitiminiz:
Var !!!
6-Son işiniz:
Sadist bir şefin deneme tahtası olmak.
7-Son ücretiniz:
Hak ettiğimin çok altında.
8-Önemli başarılarınız:
Arakladığım kalemlerden muhteşem bir koleksiyonum var; evde sergiliyorum.
9-İşten ayrılma sebebiniz:
Bak soru 6.
10-Size ulaşabileceğimiz saatler:
Fark etmez.
11-Çalışmak istediğiniz saatler:
Pazartesi, Salı ve Perşembe 13:00-15:00 arası.
12-Öne çıkan özelliğiniz var mı?
Olduğunu söyleyenler var. Ama bunu fast-food'da değil de, daha romantik bir yerde konuşsak...
13-Şimdiki işvereninizle görüşebilir miyiz?
İşverenim olsa burada olmazdım dedim ya...
14-Fiziksel durumunuz 20 kilogramdan fazla taşımanıza engel mi?
Belli olmaz, ne taşıdığıma bağlı...
15-Otomobiliniz var mı?
Evet, ama soru yanlış sorulmuş. "Çalışır durumda bir otomobiliniz var mı?" diye sorsaydınız, cevabım farklı olurdu.
16-Daha önce bir yarışma veya madalya kazandınız mı?
Madalyam yok ama lotoda iki kere 3 tutturdum.
17-Sigara içiyor musunuz?
Otlanacak bir enayi bulabilirsem.
18-Beş yıl sonra ne yapmayı hayal ediyorsunuz?
Bana tapan, zengin bir fotomodelle Bahama Adaları'nda yaşamayı. Bir yolunu biliyorsanız, bunu beş yıl beklemeden de yapabilirim.
19-Yukardaki bilgilerin doğruluğunu taahüt ediyor musunuz?
Hayır, ama sıkıyorsa aksini iddia edin.
20-Sizi bu başvuruyu yapmaya iten gerçek sebep nedir?
Birbiriyle tutarsız iki cevabım var:
*İnsan sevgisi, hümanizm ve tüketicilerin iyi beslenmesine katkıda bulunma arzum.
*Gırtlağıma kadar borca batmış olmam...
Sonuç: Herve Jancqueur işe alındı. 1980li yıllar...
1-Adınız soyadınız: Herve JANCQUEUR
2-Yaşınız: 28
3- Şirketimizdeki hangi pozisyon için başvuruyorsunuz?
Mümkünse yatay bir pozisyon için. Eğer daha ciddi bir cevap istiyorsanız, ne iş olsa yaparım. Şart öne sürebilecek durumda olsaydım, burada olmazdım.
4- Düşündüğünüz ücret:
Yıllık 800 bin Frank maaş artı şirketin yüzde 3 hissesi. Eğer bu mümkün değilse, siz bir ücret önerin, ben size evet yahut hayır diyeyim.
5-Eğitiminiz:
Var !!!
6-Son işiniz:
Sadist bir şefin deneme tahtası olmak.
7-Son ücretiniz:
Hak ettiğimin çok altında.
8-Önemli başarılarınız:
Arakladığım kalemlerden muhteşem bir koleksiyonum var; evde sergiliyorum.
9-İşten ayrılma sebebiniz:
Bak soru 6.
10-Size ulaşabileceğimiz saatler:
Fark etmez.
11-Çalışmak istediğiniz saatler:
Pazartesi, Salı ve Perşembe 13:00-15:00 arası.
12-Öne çıkan özelliğiniz var mı?
Olduğunu söyleyenler var. Ama bunu fast-food'da değil de, daha romantik bir yerde konuşsak...
13-Şimdiki işvereninizle görüşebilir miyiz?
İşverenim olsa burada olmazdım dedim ya...
14-Fiziksel durumunuz 20 kilogramdan fazla taşımanıza engel mi?
Belli olmaz, ne taşıdığıma bağlı...
15-Otomobiliniz var mı?
Evet, ama soru yanlış sorulmuş. "Çalışır durumda bir otomobiliniz var mı?" diye sorsaydınız, cevabım farklı olurdu.
16-Daha önce bir yarışma veya madalya kazandınız mı?
Madalyam yok ama lotoda iki kere 3 tutturdum.
17-Sigara içiyor musunuz?
Otlanacak bir enayi bulabilirsem.
18-Beş yıl sonra ne yapmayı hayal ediyorsunuz?
Bana tapan, zengin bir fotomodelle Bahama Adaları'nda yaşamayı. Bir yolunu biliyorsanız, bunu beş yıl beklemeden de yapabilirim.
19-Yukardaki bilgilerin doğruluğunu taahüt ediyor musunuz?
Hayır, ama sıkıyorsa aksini iddia edin.
20-Sizi bu başvuruyu yapmaya iten gerçek sebep nedir?
Birbiriyle tutarsız iki cevabım var:
*İnsan sevgisi, hümanizm ve tüketicilerin iyi beslenmesine katkıda bulunma arzum.
*Gırtlağıma kadar borca batmış olmam...
Sonuç: Herve Jancqueur işe alındı. 1980li yıllar...
KÜÇÜĞÜN CEVABI BÜYÜK
Hıristiyan din adamlarından biri, ülkemize gelerek küçük bir çocuktan kendisine o şehirdeki kiliseyi göstermesini ister. Kiliseye ulaştıklarında, papaz:
- Aferin çocuğum der. Yarın buraya gel de, sana cennetin yolunu göstereyim.
Çocuk, papazın niyetini sezerek:
- Siz, kilisenin yolunu dahi bilmiyorsunuz, diye cevap verir. Cennetin yolunu nasıl bileceksiniz ki?
- Aferin çocuğum der. Yarın buraya gel de, sana cennetin yolunu göstereyim.
Çocuk, papazın niyetini sezerek:
- Siz, kilisenin yolunu dahi bilmiyorsunuz, diye cevap verir. Cennetin yolunu nasıl bileceksiniz ki?
ONBEŞ YILDIR
Temel, aniden hastalanan karısını hastaneye götürür. Doktor, gerekli muayeneyi yaptıktan sonra:
- Size gerçeği söylemek zorundayım. Karınızın durumunu hiç beğenmedim.
- Aman Doktor Bey, ben de önemli bir şey var sandım. Ben, on beş yıldır onun durumunu beğenmiyorum.
- Size gerçeği söylemek zorundayım. Karınızın durumunu hiç beğenmedim.
- Aman Doktor Bey, ben de önemli bir şey var sandım. Ben, on beş yıldır onun durumunu beğenmiyorum.
BEDAVAYA SÖYLERMİŞ
Adam, eve geldiğinde karısını iki gözü iki çeşme ağlarken bulur.
- Ne oldu Ayşe, niye ağlıyorsun? der. Ayşe:
- Bugün falcı kadına gittim. 100 lira verio falıma baktırdım. Senin artık beni hiç sevmediğini söyledi cevabını verir.
- Ne gerek vardı be Ayşe, der adam. Bana gelseydin bunu bedavaya söylerdim.
- Ne oldu Ayşe, niye ağlıyorsun? der. Ayşe:
- Bugün falcı kadına gittim. 100 lira verio falıma baktırdım. Senin artık beni hiç sevmediğini söyledi cevabını verir.
- Ne gerek vardı be Ayşe, der adam. Bana gelseydin bunu bedavaya söylerdim.
HAKEDİLEN MAAŞ
Temel yeni bir işe girmek için başvurur. Çalışacağı işte, alacağı maaşı sorar:
- Hak ettiğin ücreti alırsın, cevabını verirler. Temel bunun üzerine:
- Ben o kadar ucuza çalışmam, der.
- Hak ettiğin ücreti alırsın, cevabını verirler. Temel bunun üzerine:
- Ben o kadar ucuza çalışmam, der.
TÜREV
Matematikçinin biri delirince her önüne gelene,
Ben senin türevini alırım, diyormuş.
Sonunda akıl hastanesine kapatmışlar.
Hastanede de önüne gelene:
- Ben seni türevini alırım, demiş.
Sonunda bir delinin yanına gelerek:
- Ben seni türevini alırım, diyerek dürtüklemiş.
Deli hiç oralı bile olmamış.
Bizimki sinirlenip tekrar:
- Senin türevini alırım, diye bağırmış.
Diğer deli sakin bir şekilde:
- Al, bana koymaz. Ben a üzeri x'im.
Ben senin türevini alırım, diyormuş.
Sonunda akıl hastanesine kapatmışlar.
Hastanede de önüne gelene:
- Ben seni türevini alırım, demiş.
Sonunda bir delinin yanına gelerek:
- Ben seni türevini alırım, diyerek dürtüklemiş.
Deli hiç oralı bile olmamış.
Bizimki sinirlenip tekrar:
- Senin türevini alırım, diye bağırmış.
Diğer deli sakin bir şekilde:
- Al, bana koymaz. Ben a üzeri x'im.
MORG
- Doktor, beni morga mı götürüyorsunuz?
- Evet.
- Ama ben daha ölmedim ki!
- Olsun biz de daha gelmedik zaten...
- Evet.
- Ama ben daha ölmedim ki!
- Olsun biz de daha gelmedik zaten...
PSİKOLOJİ ÖĞRENCİSİ
Adam, güzel bir bayanla konuşmanın yollarını arıyordu. Sonunda cesaretini toplayarak kıza yaklaştı ve
- Biraz konuşabilir miyiz, acaba?
Kız birden haykırdı:
- Terbiyesiz! Ben senin bildiğin kızlardan değilim!
Adam utancından yerin dibine girmişti. Herkes ona bakıyordu. Gitti ve masasına oturdu.
Bir süre sonra kız ona yaklaştı. Gülümseyerek:
- Az önceki olay için özür dilerim. Ben psikoloji öğrencisiyim ve utandırıcı durumlarda insanların nasıl davrandıklarını inceliyordum.
Adam avaz avaz bağırarak cevap verdi:
- Ne? Gecesi 200 lira mı? Deli misin sen?
- Biraz konuşabilir miyiz, acaba?
Kız birden haykırdı:
- Terbiyesiz! Ben senin bildiğin kızlardan değilim!
Adam utancından yerin dibine girmişti. Herkes ona bakıyordu. Gitti ve masasına oturdu.
Bir süre sonra kız ona yaklaştı. Gülümseyerek:
- Az önceki olay için özür dilerim. Ben psikoloji öğrencisiyim ve utandırıcı durumlarda insanların nasıl davrandıklarını inceliyordum.
Adam avaz avaz bağırarak cevap verdi:
- Ne? Gecesi 200 lira mı? Deli misin sen?
SON ROMAN
Kötü bir romancı, Copus'e yeni eserini göstererek:
- Son romanım, üstad! der. Copus:
- Son mu? diye sorar. Gerçekten son mu? Ne saadet...
- Son romanım, üstad! der. Copus:
- Son mu? diye sorar. Gerçekten son mu? Ne saadet...
KORKUYA GEREK YOK
Bir Rus generali, Şeyh Şamil'in iştahını abartarak "Beni yemenizden korkuyorum" deyince, Şeyh Şamil:
- Boşuna korkmayın efendi, demiş. Bizim dinimizde domuz eti yemek haramdır.
- Boşuna korkmayın efendi, demiş. Bizim dinimizde domuz eti yemek haramdır.
DAYANAK
Bakan olur olmaz yeğenini vali yapan birine, Neyzen Tevfik şöyle demiş:
- Maşallah, kardeşinizin oğlu tıpkı fasulyeye benziyor.
Bakan bu sözü tam anlamayınca, Neyzen açıklamış:
- Malum ya, fasulyeler de bir sırığa sarılarak yükselirler.
- Maşallah, kardeşinizin oğlu tıpkı fasulyeye benziyor.
Bakan bu sözü tam anlamayınca, Neyzen açıklamış:
- Malum ya, fasulyeler de bir sırığa sarılarak yükselirler.
ZİL ZURNA
Koca eve zil zurna sarhoş girer ve karısına bakarak:
- Ne kadar çirkin olduğunu biliyor musun?
- Sende pis ve sarhoşsun diye cevap verir karısı.
- İyi de benimki sabaha geçecek.
- Ne kadar çirkin olduğunu biliyor musun?
- Sende pis ve sarhoşsun diye cevap verir karısı.
- İyi de benimki sabaha geçecek.
KADIN ERKEK DİYALOGLARI 5
Erkek: Sizi daha önce bir yerde görmüş gibiyim...
Kadın: Evet, o yüzden artık oraya gitmiyorum.
Erkek: Bu koltuk boş mu?
Kadın: Evet, ama oturursanız benim oturduğum koltuk boşalacak.
Erkek: Ne işle meşgulsünüz?
Kadın: Kadın taklidi yapıyorum.
Kadın: Evet, o yüzden artık oraya gitmiyorum.
Erkek: Bu koltuk boş mu?
Kadın: Evet, ama oturursanız benim oturduğum koltuk boşalacak.
Erkek: Ne işle meşgulsünüz?
Kadın: Kadın taklidi yapıyorum.
KADIN ERKEK DİYALOGLARI 4
Erkek: Sizi çok mutlu edebilirim.
Kadın: Nasıl? Gidiyor musunuz?
Erkek: Size evlenme teklifi etsem, ne cevap verirdiniz?
Kadın: Birşey diyemezdim muhtemelen, çünkü gülerken konuşamam.
Erkek: Sizi sinemaya davet edebilir miyim?
Kadın: Ben o filmi gördüm.
Erkek: Hayatım boyunca neredeydiniz?
Kadın: Sizden saklanıyordum.
Erkek: Hayatım boyunca neredeydiniz?
Kadın: Hayatınızın geri kalanında da olacağım yerde, rüyalarınızda.
Kadın: Nasıl? Gidiyor musunuz?
Erkek: Size evlenme teklifi etsem, ne cevap verirdiniz?
Kadın: Birşey diyemezdim muhtemelen, çünkü gülerken konuşamam.
Erkek: Sizi sinemaya davet edebilir miyim?
Kadın: Ben o filmi gördüm.
Erkek: Hayatım boyunca neredeydiniz?
Kadın: Sizden saklanıyordum.
Erkek: Hayatım boyunca neredeydiniz?
Kadın: Hayatınızın geri kalanında da olacağım yerde, rüyalarınızda.
KADIN ERKEK DİYALOGLARI 3
Erkek: Ben bir fotoğrafçıyım ve ne zamandır sizinki gibi bir yüz arıyordum.Kadın: Ben de estetik cerrahım ve ne zamandır sizinki gibi bir yüz arıyordum.
Erkek: Sanırım sizinle daha önce bir kez çıkmıştık ya da iki kez?
Kadın: Sadece bir kez çıkmış olabiliriz, çünkü aynı hatayı ikinci kez yapmam.
Erkek: Nasıl bu kadar güzel olabiliyorsunuz!
Kadın: Sanırım doğarken sizin payınıza düşeni de ben almışım.
Erkek: Bu Cumartesi benimle çıkar mısınız?
Kadın: Üzgünüm, bu Cumartesi başım ağrıyacak.
Erkek: Birçok erkeğin başını döndürüyor olmalısınız.
Kadın: Siz de birçok kadının midesini bulandırıyor olmalısınız.
Erkek: Sanırım sizinle daha önce bir kez çıkmıştık ya da iki kez?
Kadın: Sadece bir kez çıkmış olabiliriz, çünkü aynı hatayı ikinci kez yapmam.
Erkek: Nasıl bu kadar güzel olabiliyorsunuz!
Kadın: Sanırım doğarken sizin payınıza düşeni de ben almışım.
Erkek: Bu Cumartesi benimle çıkar mısınız?
Kadın: Üzgünüm, bu Cumartesi başım ağrıyacak.
Erkek: Birçok erkeğin başını döndürüyor olmalısınız.
Kadın: Siz de birçok kadının midesini bulandırıyor olmalısınız.
KADIN ERKEK DİYALOGLARI 2
Erkek: Sana kendimi hediye etmek istiyorum.
Kadın: Basit hediyelerden hoşlanmam.
Erkek: Senin için dünyanın donuna giderim.
Kadın: İyi. Benim için orda kalır mısın?
Erkek: Nesin sen, lezbiyen mi?
Kadın: Ya sen, alternetifi misin?
Erkek: Bana isminizi bağışlar mısınız?
Kadın: Neden? Sizin yok mu?
Erkek: Size bir içki ısmarlayabilir miyim?
Kadın: Aslında içkinin parasını direkt alsam daha iyi olur.
Kadın: Basit hediyelerden hoşlanmam.
Erkek: Senin için dünyanın donuna giderim.
Kadın: İyi. Benim için orda kalır mısın?
Erkek: Nesin sen, lezbiyen mi?
Kadın: Ya sen, alternetifi misin?
Erkek: Bana isminizi bağışlar mısınız?
Kadın: Neden? Sizin yok mu?
Erkek: Size bir içki ısmarlayabilir miyim?
Kadın: Aslında içkinin parasını direkt alsam daha iyi olur.
KADIN ERKEK DİYALOGLARI 1
Erkek: Daha önce tanışmış mıydık?
Kadın: Evet. Hayvan Hastanesi'nin danışmasında çalışıyordum.
Erkek: Sana mı gidiyoruz, bana mı?
Kadın: İkisine de. Sen kendi evine, ben benimkine.
Erkek: Haydi bırak numarayı. İkimizde bu barda, aynı nedenle bulunuyoruz.
Kadın: Evet. Haydi bir kaç piliç tavlayalım.
Erkek: Bir kadını nasıl mutlu edeceğimi biliyorum.
Kadın: İyi. O zaman beni rahat bırak.
Erkek: Seni çıplak görürsem, mutlu öleceğim.
Kadın: Ama ben seni çıplak görsem, gülmekten öleceğim.
Kadın: Evet. Hayvan Hastanesi'nin danışmasında çalışıyordum.
Erkek: Sana mı gidiyoruz, bana mı?
Kadın: İkisine de. Sen kendi evine, ben benimkine.
Erkek: Haydi bırak numarayı. İkimizde bu barda, aynı nedenle bulunuyoruz.
Kadın: Evet. Haydi bir kaç piliç tavlayalım.
Erkek: Bir kadını nasıl mutlu edeceğimi biliyorum.
Kadın: İyi. O zaman beni rahat bırak.
Erkek: Seni çıplak görürsem, mutlu öleceğim.
Kadın: Ama ben seni çıplak görsem, gülmekten öleceğim.
3 Ağustos 2011 Çarşamba
EŞEK
Kulaklarının büyüklüğü ile ünlü Galile'ye hasımlarından biri:
- Efendim demiş, kulaklarınız, bir insan için biraz büyük değil mi?
Galile:
- Doğru demiş, benim kulaklarım bir insan için biraz büyük ama seninkiler bir eşek için fazla küçük sayılmaz mı?
- Efendim demiş, kulaklarınız, bir insan için biraz büyük değil mi?
Galile:
- Doğru demiş, benim kulaklarım bir insan için biraz büyük ama seninkiler bir eşek için fazla küçük sayılmaz mı?
PRENSİP
Memur işe gitmiş. aybaşında maaşını alınca bir de ne görsün zarfta 200 lira fazla var. Sesini çıkarmamış, parayı güzel bir harcamış. Bir sonraki ay gelince bu sefer de zarfta 100 lira eksik çıkmış. Memur köpürmüş:
- Maaşım 100 lira eksik, böyle hatayı kabul etmem, diye bağırınca:
- Peki, 200 lira fazla aldığın zaman niye sesini çıkarmadın, diye sormuşlar.
- Prensibimdir ilk hatayı affederim.
- Maaşım 100 lira eksik, böyle hatayı kabul etmem, diye bağırınca:
- Peki, 200 lira fazla aldığın zaman niye sesini çıkarmadın, diye sormuşlar.
- Prensibimdir ilk hatayı affederim.
SİCİLİNİ BOZMAYALIM
Yaşlı bir amca, eşeği ile karayolunda ağır ağır ilerlerken yolda görev yapan trafik polislerince durdurulur ve kırmızı ışık ihlali yaptığı söylenir. Bu sebepten, ceza yazılacaktır. Trafik polisi yaşlı amcaya dönerek:
- Amca, kırmızı ışık ihlali yaptın, ceza yazacağım. Cezayı sana mı yazayım yoksa eşeğe mi? Eşeğe yazarsam 25 lira, sana yazarsam 50 lira, nasıl istersin?
- Bana yaz oğlum, der yaşlı adam.
Trafik polisi:
- Amca anlamadın galiba sana yazarsam 50 lira eşeğe yazarsam 25 lira.
- Anladım oğlum anladım. Eşeğin sicilini bozmayalım belki ilerde trafik polisi olur.
- Amca, kırmızı ışık ihlali yaptın, ceza yazacağım. Cezayı sana mı yazayım yoksa eşeğe mi? Eşeğe yazarsam 25 lira, sana yazarsam 50 lira, nasıl istersin?
- Bana yaz oğlum, der yaşlı adam.
Trafik polisi:
- Amca anlamadın galiba sana yazarsam 50 lira eşeğe yazarsam 25 lira.
- Anladım oğlum anladım. Eşeğin sicilini bozmayalım belki ilerde trafik polisi olur.
FİKRİ YAKALAMAK
Şahabettin Süleyman, bir gün Ahmed Haşim'e:
- Üç günden beri zihnimde önemli bir fikir saklıyorum, dediğinde, Ahmet Haşim, onun fikir üretmekteki kısırlığını ima ederek şöyle demiş:
- Günahtır yahu, salıver gitsin şu fikri. Zavallıcık günlerden beri tek başına kimbilir ne kadar sıkılmıştır?
- Üç günden beri zihnimde önemli bir fikir saklıyorum, dediğinde, Ahmet Haşim, onun fikir üretmekteki kısırlığını ima ederek şöyle demiş:
- Günahtır yahu, salıver gitsin şu fikri. Zavallıcık günlerden beri tek başına kimbilir ne kadar sıkılmıştır?
İÇERDEN VE DIŞARDAN
Sadrazam Keçecizade Fuat Paşa Paris'te iken, elçiler arasında hangi devletin kuvvetli olduğu tartışılıyordu. Sıra paşaya gelince, elçilere şöyle dedi:
- En kuvvetli devlet, Osmanlı Devletidir.
Herkes bu sözler üzerine şaşkınlık içersinde iken, Paşa sözünü tamamladı:
- Evet, o kadar sağlam ve kuvvetli ki, siz dışardan biz içerden çalıştığımız halde, bir türlü yıkamıyoruz.
- En kuvvetli devlet, Osmanlı Devletidir.
Herkes bu sözler üzerine şaşkınlık içersinde iken, Paşa sözünü tamamladı:
- Evet, o kadar sağlam ve kuvvetli ki, siz dışardan biz içerden çalıştığımız halde, bir türlü yıkamıyoruz.
AKŞAM YEMEĞİ
Yahya Kemal, dostlarından birine:
- Bu akşam yemeğini benimle yer misin? diye sorunca, arkadaşı:
- Hay hay! der. Çok memnun olurum. Hiçbir mazeretim yok!
Yahya Kemal gülümseyerek karşılık verir:
- İyi öyleyse, bu akşam size geliyorum.
- Bu akşam yemeğini benimle yer misin? diye sorunca, arkadaşı:
- Hay hay! der. Çok memnun olurum. Hiçbir mazeretim yok!
Yahya Kemal gülümseyerek karşılık verir:
- İyi öyleyse, bu akşam size geliyorum.
KAÇAN TREN
Necip Fazıl Kısakürek'in istasyondan öfkeyle döndüğünü görenler sorar:
- Üstad! Nedir bu öfken? Yoksa treni mi kaçırdın?
Mağlubiyeti kabul edemeyen Nacip Fazıl:
- Ne münasebet! diye kükrer. Kovdum gitti!
- Üstad! Nedir bu öfken? Yoksa treni mi kaçırdın?
Mağlubiyeti kabul edemeyen Nacip Fazıl:
- Ne münasebet! diye kükrer. Kovdum gitti!
KARNA SIĞMAYAN SÖZ
Bir adam, Hasan-ı Basri'ye gelip:
- Falanca kişi, senin aleyhinde şunları söyledi, diyerek onun gıybetini yapınca, aralarında şöyle bir konuşma geçer:
- Ne zaman söyledi?
- Bugün.
- Nerede?
- Evinde.
- Onun evinde ne yapıyordun?
- Ziyafeti vardı, onun için gitmiştim.
- Orada ne yedin?
- Sekiz çeşit yemek vardı, hepsinden yedim.
Bunun üzerine Hasan-ı Basri:
- Sekiz çeşit yemeği karnına sığdırdın da bu sözü sığdıramadın ha? diyerek adamı yanından uzaklaştırır.
- Falanca kişi, senin aleyhinde şunları söyledi, diyerek onun gıybetini yapınca, aralarında şöyle bir konuşma geçer:
- Ne zaman söyledi?
- Bugün.
- Nerede?
- Evinde.
- Onun evinde ne yapıyordun?
- Ziyafeti vardı, onun için gitmiştim.
- Orada ne yedin?
- Sekiz çeşit yemek vardı, hepsinden yedim.
Bunun üzerine Hasan-ı Basri:
- Sekiz çeşit yemeği karnına sığdırdın da bu sözü sığdıramadın ha? diyerek adamı yanından uzaklaştırır.
BÜYÜK KUSUR
Fransız devlet adamı Poincare, siyaset hayatına atıldığında 26 yaşındaymış. Birisi, bu iş için kendisini fazla genç bulduğunu hatırlatınca:
- Çok haklısınız, diye cevap vermiş. Bunun bir kusur olduğunu biliyorum. Ama bu kusuru günden güne kapatmaktayım.
- Çok haklısınız, diye cevap vermiş. Bunun bir kusur olduğunu biliyorum. Ama bu kusuru günden güne kapatmaktayım.
2 Ağustos 2011 Salı
BORÇ
Bir cimri banka önünde kaynamış mısır satmaktaydı. Mısır çok lezzetli olduğundan kısa bir zamanda büyük kar sağladı. Bir gün arkadaşlarından biri geldi ve kendisinden borç para istedi.
- Üzülerek söylemeliyim, bankayla burada tezgahımı kurduğum zaman bir anlaşma yaptım, ben ödünç veremem, banka da mısır satamaz.
- Üzülerek söylemeliyim, bankayla burada tezgahımı kurduğum zaman bir anlaşma yaptım, ben ödünç veremem, banka da mısır satamaz.
AKIL VE EVLİLİK
Yazar J. Swift, genç bir delikanlı olan oğlunu evlendirmek isteyince, arkadaşları:
- Henüz pek erken değil mi? diye sormuşlar. Hele biraz akıllansın.
Swift hemen atılarak:
- Aman! demiş, sakın akıllanmasın. Yoksa evlenmekten vazgeçebilir.
- Henüz pek erken değil mi? diye sormuşlar. Hele biraz akıllansın.
Swift hemen atılarak:
- Aman! demiş, sakın akıllanmasın. Yoksa evlenmekten vazgeçebilir.
KÜÇÜK YUMURTALAR
Küçük çocuk her gün yumurta aldığı bakkala en sonunda çıkışır:
- Neden bana hep küçük yumurtalardan veriyorsun?
Bakkal sırıtarak cevap vermiş:
- Taşıman kolay olsun diye.
Bunun ardından çocuk tezgahın üzerine bozuk paraları bırakıp çıkar. Bakkal paraları saydığında eksik olduğunu görür, kapıdan çocuğa bağırır:
- Ama bu para eksik ufaklık!
- Sayması kolay olsun diye bakkal abi!
- Neden bana hep küçük yumurtalardan veriyorsun?
Bakkal sırıtarak cevap vermiş:
- Taşıman kolay olsun diye.
Bunun ardından çocuk tezgahın üzerine bozuk paraları bırakıp çıkar. Bakkal paraları saydığında eksik olduğunu görür, kapıdan çocuğa bağırır:
- Ama bu para eksik ufaklık!
- Sayması kolay olsun diye bakkal abi!
UYANMA ZAMANI
Genç şair, gördüğü rüyayı Nazmi Acar'a anlatırken:
- Sevgilimi dün gece rüyamda gördüm, demiş. Ellerimi kavuşturuyor ve kendisine evlenme teklifi ediyorum. Sizce neye işarettir üstadım?
Nazmi Acar, anında cevap vermiş:
- Uyanma zamanının geldiğine.
- Sevgilimi dün gece rüyamda gördüm, demiş. Ellerimi kavuşturuyor ve kendisine evlenme teklifi ediyorum. Sizce neye işarettir üstadım?
Nazmi Acar, anında cevap vermiş:
- Uyanma zamanının geldiğine.
AÇIK AĞIZLAR
Aktör İbrahim Delideniz, İstanbul Şehir Tiyatrosunda kazandığı büyük başarıları arkadaşlarına anlatırken:
- Kelimelerle anlatılmaz dostlarım, diye kasılmış. Bunu gözle görmek lazımdı. Artık iş o hale gelmişti ki, ben ne zaman sahneye çıksam, herkesin ağzı bir karış açık kalıyordu.
Dinleyenler arasında bulunan nurullah Şevket:
- Hayret ya! diye gülümsemiş. Herkes aynı dakikada esner mi?
- Kelimelerle anlatılmaz dostlarım, diye kasılmış. Bunu gözle görmek lazımdı. Artık iş o hale gelmişti ki, ben ne zaman sahneye çıksam, herkesin ağzı bir karış açık kalıyordu.
Dinleyenler arasında bulunan nurullah Şevket:
- Hayret ya! diye gülümsemiş. Herkes aynı dakikada esner mi?
SEN SAĞ OL PAŞAM
2. Abdülhamid'in sadrazamlarından olan Cevad Paşa ile Sarraf Hayimaçı bir araya gelmişler. Cevad paşa, Sarrafa takılmak için:
- Nasılsın, şeytanın sol bacağı demiş.
Sarraf Hayimaçı da şöyle cevaplandırmış bunu:
- Sen sağ ol paşam.
- Nasılsın, şeytanın sol bacağı demiş.
Sarraf Hayimaçı da şöyle cevaplandırmış bunu:
- Sen sağ ol paşam.
ANKARA'NIN EN SEVİMLİ TARAFI
Yahya Kemal'e Ankara'nın en çok hangi tarafını seviyorsunuz? diye sorduklarında, şu cevabı vermiş:
- İstanbul'a dönüşünü!
- İstanbul'a dönüşünü!
KISA YOL
Kaptanı Derya Süleyman Refet Paşa, Paris elçiliğinden yurda döndükten sonra, resmi bir törene katılmıştı. Vezirlerden biri, paşaya hitaben törendeki askerleri gösterip,
- Paşam, diye sordu. "Acaba bunlar gibi kaç askerimiz daha olsa, Avrupa'nın altını üstüne getiririz?"
Refet Paşa:
- Askerlerin hayatını tehlikeye atmaya gerek yok diye gülümsedi. Avrupa'nın altını üstüne getirmek için, sizin gibi idarecilerimizden bir ikisini onların başına geçirmek yeterli olacaktır.
- Paşam, diye sordu. "Acaba bunlar gibi kaç askerimiz daha olsa, Avrupa'nın altını üstüne getiririz?"
Refet Paşa:
- Askerlerin hayatını tehlikeye atmaya gerek yok diye gülümsedi. Avrupa'nın altını üstüne getirmek için, sizin gibi idarecilerimizden bir ikisini onların başına geçirmek yeterli olacaktır.
YEMİN KOBAYI
Sadrazam Koca Ragıp Paşa, makamına çağırdığı memurlara:
- Rüşvet alıp almadığınızı bilmek istiyorum, demiş. Almadığınıza dair yemin eder misiniz?
Hepsi de almadıklarına dair yemin etmişler. Fakat Şair Haşmet, suskun kalıyormuş.
Paşa, şaire dönerek.
- Haşmet! demiş. "Sen niçin yemin etmiyorsun?"
Şair Haşmet:
- Paşam, demiş. Yalan yere yemin edenlerin çatlayıp öldüklerini söylerler. Biraz bekliyorum. Çatlamazlarsa, ben de yemin edeceğim.
- Rüşvet alıp almadığınızı bilmek istiyorum, demiş. Almadığınıza dair yemin eder misiniz?
Hepsi de almadıklarına dair yemin etmişler. Fakat Şair Haşmet, suskun kalıyormuş.
Paşa, şaire dönerek.
- Haşmet! demiş. "Sen niçin yemin etmiyorsun?"
Şair Haşmet:
- Paşam, demiş. Yalan yere yemin edenlerin çatlayıp öldüklerini söylerler. Biraz bekliyorum. Çatlamazlarsa, ben de yemin edeceğim.
FENA SAYILMAZ
Edebiyat tarihçisi Mustafa Nihat Özön, yakın arkadaşlarından birine misafir olup, geceyi o evde geçirdiğinde, ev sahibi nezaketen sormuş: "Geceniz rahat geçti mi? Yatağınız iyi miydi?
Mustafa Nihat,
- Fena değildi, demiş. Ara sıra kalkıp dinlendim.
Mustafa Nihat,
- Fena değildi, demiş. Ara sıra kalkıp dinlendim.
ATAMAMAK
Cihat Baban, milletvekilliği seçimlerinin yapıldığını bir gün, Son Saat Gazetesi sahibi ve yazı işleri müdürü Necdet Baytok'a rastlayınca:
- Seçimde ne yaptın? diye sormuş. Oyunu attın mı?
Necdet Baytok:
- Hayır, diye gülümsemiş. Kıyamadım.
- Seçimde ne yaptın? diye sormuş. Oyunu attın mı?
Necdet Baytok:
- Hayır, diye gülümsemiş. Kıyamadım.
1 Ağustos 2011 Pazartesi
SİZ NE ÇALIYORSUNUZ?
Dürüst olmayan bir politikacı, İbnülemin'in konağında düzenlenen bir musiki meclisinde, İbnülemin'e: Siz burada ne çalıyorsunuz? diye laf attığında, İbnülemin hiç aldırış etmeden şu cevabı vermiş:
- Saz çalıyoruz efendim! Ya siz mecliste ne çalıyorsunuz?
- Saz çalıyoruz efendim! Ya siz mecliste ne çalıyorsunuz?
MOTOR
Dünyanın en ünlü kalp doktoru De Bakey'ın arabası bozulmuş, arabasını tamire götürmüş. Tamirci arabasının kaputunu açmış ve De Bakey'e dönerek:
- Size bir şey soracağım neredeyse ben ve siz aynı işleri yapıyoruz. Mesela ben şimdi itina ile kaputu açacağım bir bakışta problemin nerde olduğunu anlayacağım, kapakçıkları temizleyeceğim, gerekirse kabloları, motor yağını değiştireceğim, hatta çok gerekli ise motoru çıkarıp yerine yenisini takacağım. Söylesenize nasıl oluyor da siz milyon dolarlar kazanıyorsunuz da ben meteliğe kurşun atıyorum?
Bunun üzerine De Bakey tamircinin kulağına eğilmiş ve şöyle demiş:
- Bunların hepsini motor çalışıyorken yapmayı denesenize !!!
- Size bir şey soracağım neredeyse ben ve siz aynı işleri yapıyoruz. Mesela ben şimdi itina ile kaputu açacağım bir bakışta problemin nerde olduğunu anlayacağım, kapakçıkları temizleyeceğim, gerekirse kabloları, motor yağını değiştireceğim, hatta çok gerekli ise motoru çıkarıp yerine yenisini takacağım. Söylesenize nasıl oluyor da siz milyon dolarlar kazanıyorsunuz da ben meteliğe kurşun atıyorum?
Bunun üzerine De Bakey tamircinin kulağına eğilmiş ve şöyle demiş:
- Bunların hepsini motor çalışıyorken yapmayı denesenize !!!
ANLADIĞININ İSPATI
Tanıdıklarından biri, yazdığı romanın müsveddelerini Neyzen tevfik'e göstererek fikrini sorar:
Neyzen, beğenmediğini ifade edince, adam:
- İyi ama, der. Siz hiç roman yazmadınız ki!
Neyzen tevfik şu cevabı verir:
- Ben yumurtanın tazesini, bayatını iyi anlarım. Ama bu güne kadar hiç yumurtlamadım.
Neyzen, beğenmediğini ifade edince, adam:
- İyi ama, der. Siz hiç roman yazmadınız ki!
Neyzen tevfik şu cevabı verir:
- Ben yumurtanın tazesini, bayatını iyi anlarım. Ama bu güne kadar hiç yumurtlamadım.
EN YÜKSEK NOT
Temel işinden evine yorgun argın dönmüştür. Okuldan gelen oğlunu karşısına alır ve:
- Bak, bu yıl sınıfta en yüksek notları sen alacaksın tamam mı? der.
- Niye baba? diye itiraz eder oğlu... İşinden en yüksek maaşı sen mi alıyorsun ki?
- Bak, bu yıl sınıfta en yüksek notları sen alacaksın tamam mı? der.
- Niye baba? diye itiraz eder oğlu... İşinden en yüksek maaşı sen mi alıyorsun ki?
BALIKÇI
Balıkçı Ahmet'e, bir müşteri hamsinin fiyatını sormuş.
- Beş yüz bin.
- Karşıdaki balıkçıda dört yüz bin.
- Sen de git oradan al.
- Orada kalmamış,
- Bende kalmasa iki yüze satarım.
- Beş yüz bin.
- Karşıdaki balıkçıda dört yüz bin.
- Sen de git oradan al.
- Orada kalmamış,
- Bende kalmasa iki yüze satarım.
NEYZEN'İN NEZAKETİ
Mehmed Akif, elini yıkadıktan sonra, Neyzen Tevfik'in kendisine uzattığı havlunun kirini görünce:
- Hayır, diye bağırmış. Elimi daha yeni yıkadım.
- Hayır, diye bağırmış. Elimi daha yeni yıkadım.
MAAŞ
İki memur konuşuyordu:
- Eline müdür maaşı geçse ne yapardın?
- Onu bilmiyorum ama müdürün eline benim maaşım geçse o ne yapardı, çok merak ediyorum.
- Eline müdür maaşı geçse ne yapardın?
- Onu bilmiyorum ama müdürün eline benim maaşım geçse o ne yapardı, çok merak ediyorum.
ŞİKAYET
- Aysun hanım, siz misiniz?
- Evet...
- Ben kulak doktoruyum ve sizi muayene etmeye geldim.
- Ama ben doktor istemedim ki...
- Komşularınız piyano çalarken söylediğiniz şarkıları duyup duymadığınızı saptamadan sizi şikayet etmek istemiyorlarmış.
- Evet...
- Ben kulak doktoruyum ve sizi muayene etmeye geldim.
- Ama ben doktor istemedim ki...
- Komşularınız piyano çalarken söylediğiniz şarkıları duyup duymadığınızı saptamadan sizi şikayet etmek istemiyorlarmış.
İLK AMELİYAT
Hasta kendisini ameliyat edecek doktora:
- Doktor bey, demiş. Biliyor musunuz bu benim ilk ameliyatım.
Doktor:
- Ortak yanımız çok, demiş. Çünkü benim de ilk ameliyatım bu olacak.
- Doktor bey, demiş. Biliyor musunuz bu benim ilk ameliyatım.
Doktor:
- Ortak yanımız çok, demiş. Çünkü benim de ilk ameliyatım bu olacak.
BULUNMAZ ZEKA
Ressam Münif Fehim, bir yemekte karşılaştığı çok kibirli birisinin, "Ben bulunmaz bir zekaya sahibim..." diye tekrarlaması üzerine adeta sinir krizi geçirmiş ve sonunda dayanamayarak patlamış:
- Bundan hiç şüphemiz yok efendim. Sizde zekanın bulunmaz bir şey olduğu hemen anlaşılıyor.
- Bundan hiç şüphemiz yok efendim. Sizde zekanın bulunmaz bir şey olduğu hemen anlaşılıyor.
ZEHİR
L. George, feministlerin bir toplantısına katıldığında, kadınlardan biri ayağa kalkarak şöyle haykırmış:
- Eğer siz benim kocam olsaydınız, sizi tereddütsüz zehirlerdim.
Kadının gayet çirkin olduğunu gören L. George cevap vermiş:
- Merak etmeyin efendim. Eğer karım olsaydınız, zehiri gözümü kırpmadan içeridm.
- Eğer siz benim kocam olsaydınız, sizi tereddütsüz zehirlerdim.
Kadının gayet çirkin olduğunu gören L. George cevap vermiş:
- Merak etmeyin efendim. Eğer karım olsaydınız, zehiri gözümü kırpmadan içeridm.
TİMUR HAN'IN DEĞERİ
Hoca ile Timur hamamda yıkanıyorlarmış. Timur sormuş:
- Hoca, bana kaç akçe değer biçersin?
- Kırk akçe demiş Hoca.
Timur kızıp kaşlarını çatmış:
- Bre Hoca, yalnız şu üstümdeki peştamal kırk akçe eder!
- Ben de zaten ona değer biçmiştim.
- Hoca, bana kaç akçe değer biçersin?
- Kırk akçe demiş Hoca.
Timur kızıp kaşlarını çatmış:
- Bre Hoca, yalnız şu üstümdeki peştamal kırk akçe eder!
- Ben de zaten ona değer biçmiştim.
ALLAH VERSİN
Bir gün Nasreddin Hoca evinin damını aktarırken kapı çalınmış. Hoca çatıdan kapıyı çalana seslenmiş:
- Ne istiyorsun, buyur?
Kapıdaki adam:
- Biraz aşağı gelir misin? demiş.
Hoca inip kapıyı açmış.
- Ne istiyorsun?
- Sadaka istiyorum demiş adam.
- Yukarı gel demiş Hoca.
Beraber çatıya çıktıktan sonra adama dönerek:
- Allah versin demiş.
- Ne istiyorsun, buyur?
Kapıdaki adam:
- Biraz aşağı gelir misin? demiş.
Hoca inip kapıyı açmış.
- Ne istiyorsun?
- Sadaka istiyorum demiş adam.
- Yukarı gel demiş Hoca.
Beraber çatıya çıktıktan sonra adama dönerek:
- Allah versin demiş.
AZRAİL NE ALIR?
Gazetede, Azrail yine can alıdı başlığıyla verilen bir kaza haberini gören Said Turhan'ın cevabı şöyle olmuş:
- Mal alacak değil ya...
- Mal alacak değil ya...
GERİ ALINAN ZİYARET
Recaizade Ekrem Bey çok kibar, efendi bir insanmış. Bir gün Cevdet Paşa'yı ziyarete gitmiş. Paşa'nın evde olduğundan eminmiş. Kapıyı açan uşak, içeriye gidip geldikten sonra, şöyle der:
- Paşam evde yok.
- Bu yalana canı sıkılan şair, uşağa:
- Öyleyse benim gelmediğimi söylersiniz!
- Paşam evde yok.
- Bu yalana canı sıkılan şair, uşağa:
- Öyleyse benim gelmediğimi söylersiniz!
BÜYÜK İYİLİK
Son derece geveze ve sıkıcı olan bir adam, sokakta rastladığı Agah Sırrı Levent'e:
- Dün gece size uğrayacaktım ama son anda vazgeçtim deyince, Agah Sırrı:
- Size söz veriyorum dostum, diye gülümsemiş, bu iyiliğinizi unutmayacağım.
- Dün gece size uğrayacaktım ama son anda vazgeçtim deyince, Agah Sırrı:
- Size söz veriyorum dostum, diye gülümsemiş, bu iyiliğinizi unutmayacağım.
SUÇLU KİM?
Murat arkadaşının arkasından bağırıyordu:
- Şu kalemin haline bak! Berbat etmişsin! Bilseydim vermezdim. Zaten suç, kalemi sana verende.
- Madem suç sende, bana ne diye öyle bağırıyorsun?
- Şu kalemin haline bak! Berbat etmişsin! Bilseydim vermezdim. Zaten suç, kalemi sana verende.
- Madem suç sende, bana ne diye öyle bağırıyorsun?
SİZ NE HİSSEDİYORSUNUZ?
Eski, dünya ağırsıklet boks şampiyonu muhammed Ali, 11 Eylül günü yerle bir olan Dünya Ticaret Merkezi'ni olaydan bir ay kadar sonra ziyarete gittiğinde, gazeteciler kendisine: "Şüpheliler ile aynı İslam inancını, paylaşmasından dolayı neler hissettiğini" sorarlar. Muhammed Ali nazikçe cevap verir:
- Siz Hitler'le aynı dini paylaşmaktan dolayı ne hissediyorsunuz?
- Siz Hitler'le aynı dini paylaşmaktan dolayı ne hissediyorsunuz?
ZEKAT
1950/60 meclislerinin en renkli kişilerinden biri hiç kuşkusuz, Osman Bölükbaşı'ydı.
Bir gün Meclis kürsüsünde konuşurken, Demokratlardan Murat Ülgen laf atar:
- Sen erkek misin?
Bölükbaşı bu lafın altında kalır mı?
- Ben erkekliğimin zekatını versem, sen bile erkek olursun!
Bir gün Meclis kürsüsünde konuşurken, Demokratlardan Murat Ülgen laf atar:
- Sen erkek misin?
Bölükbaşı bu lafın altında kalır mı?
- Ben erkekliğimin zekatını versem, sen bile erkek olursun!
RESİM
Yeni neslin şair ve ressamlarından biri, Yahya Kemal'e sorar:
- Ne dersiniz üstad? Resim mi yapayım, şiir mi yazayım?
Yahya Kemal beklemeden cevap verir:
- Resim yap resim!
- Fakat siz benim tablolarımı görmediniz ki?
- Tablolarını görmedim ama şiirlerini gördüm.
- Ne dersiniz üstad? Resim mi yapayım, şiir mi yazayım?
Yahya Kemal beklemeden cevap verir:
- Resim yap resim!
- Fakat siz benim tablolarımı görmediniz ki?
- Tablolarını görmedim ama şiirlerini gördüm.
BECEREMEZDİ
Komedyen, televizyona hazırladığı bayağılıklarla dolu komedi dizisi hakkında bilgi verirken:
- Dizimiz, 40 kişilik bir ekibin yoğun gayretiyle hazırlanmıştır deyince, yazar Mehmed Selahaddin Şimşek dayanamayıp cevabı yapıştırdı:
- Zaten bu kadar rezilliği bir-iki kişi beceremezdi.
- Dizimiz, 40 kişilik bir ekibin yoğun gayretiyle hazırlanmıştır deyince, yazar Mehmed Selahaddin Şimşek dayanamayıp cevabı yapıştırdı:
- Zaten bu kadar rezilliği bir-iki kişi beceremezdi.
BİRBİRİNE BAĞLI
Hakim Şevki Bey, kaza yaparak birkaç kişinin ölümüne yol açan bir şoförün ehliyetini iptal edince, şoför:
- Aman hakim bey, diye sızlanmış. Benim yaşayabilmem, şoförlük yapmama bağlı.
Şevki Bey cevap vermiş:
- Evladım, başkalarının yaşaması da sizin şoförlük yapmanıza bağlı.
- Aman hakim bey, diye sızlanmış. Benim yaşayabilmem, şoförlük yapmama bağlı.
Şevki Bey cevap vermiş:
- Evladım, başkalarının yaşaması da sizin şoförlük yapmanıza bağlı.
CUMHURBAŞKANI
Baba oğluna:
- Oğlum, Atatürk senin yaşındayken sınıfın birincisiydi, demiş.
Çocuk da soğukkanlı bir şekilde babasına:
- Senin yaşındayken de Cumhurbaşkanıydı, demiş.
- Oğlum, Atatürk senin yaşındayken sınıfın birincisiydi, demiş.
Çocuk da soğukkanlı bir şekilde babasına:
- Senin yaşındayken de Cumhurbaşkanıydı, demiş.
SUSTURUCU TEDAVİ
Zamane gençlerinden biri bir toplantıda Mehmed Akif'i küçük düşürmeye çalışıp:
- Afedersiniz, demiş. Siz veteriner misiniz?
Mehmed Akif, hiç istifini bozmadan şu cevabı vermiş:
- Evet, bir yeriniz mi ağrıyordu?
- Afedersiniz, demiş. Siz veteriner misiniz?
Mehmed Akif, hiç istifini bozmadan şu cevabı vermiş:
- Evet, bir yeriniz mi ağrıyordu?
ANLAŞMANIN YOLU
Dünya nimetlerine önem vermeyen ünlü filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta, zenginliğinden başka hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla karşılaşır. İkisinden biri kenara çekilmeyince geçmek mümkün değildir... Mağrur zengin, hor gördüğü filozofa: Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem der. Diyojen, kenara çekilerek gayet sakin bir şekilde şu karşılığı verir:
- Ben çekilirim !!!
- Ben çekilirim !!!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)