12 Ağustos 2011 Cuma

BİR DOLARLIK KARŞILIK

Bernard Shaw, yazdığı yazılar için çok yüksek bir ücret talep eder ve kelime başına bir cent alırmış. Daha sonra buna astronomik bir zam yaparak her kelime için bir dolar istemeye başlamış. Amerikalı muzip bir editör, Bernard Shaw'a bir dolar göndererek bunun karşılığını isteyince, Bernard Shaw bir kağıda şu kelimeyi yazarak göndermiş:
- Teşekkürler.

BOŞLUK

Şair Salih Zeki Aktay, dostlarıyla beraberken yüzünü buruşturmuş ve bunun sebebini soran arkadaşlarına karnının ağrımaya başladığını söylemiş. Söylemiş söylemesine ama patavatsızlığı ile meşhur bir arkadaşı, "İçi boştur da ondan ağrıyordur" demez mi?
Salih Bey de:
- Olabilir, diye gülümsemiş. Bu tür ağrılara bol bol rastlanır. Dün de senin başın çok ağrımıştı değil mi?

MAHVOLAN SANATÇI

Opera sanatçılarından Nurullah Taşkıran'a gelen bir arkadaşı, genç piyanistlerden birinin gece gündüz çalışarak kendisini mahvettiğini söylemiş.
Taşkıran:
- Pek sanmıyorum, diye gülümsemiş. O daha çok Chopin ve Beethoven'i mahvediyor.

10 Ağustos 2011 Çarşamba

YARAMAZLIK

Çocuğunun yaramazlığından bıkan baba onu yanına çağırarak :
- Oğlum ne olur şu yaramazlıklarına bir son versen. Sen yaramazlık yaptıkça benim saçlarım ağarıyor, der.
Afacan çocuk lafın altında kalmayarak hemen cevabı yapıştırır:
- Demek ki, sen dedeme hiç acımamışsın baba! Bak onun saçlarının tamamı ağarmış.

SAÇMALAMA

İki öğrenci evcilik oyunu sırasında yatağa uzanmışlardı. Oğlan kızın kulağına birşeyler fısıldayınca kız da bağırdı:
- Saçmalama! Sen delirdin mi? Bu kadar işten sonra şimdi de sen! Bütün gün temizlik yaptım şimdi de başım ağrıyor. Olmaz!

ÜÇ KANATLI MELEK

Resim dersinde öğretmen, Ali'nin yaptığı resme bakarak:
- Amma da yaptın Ali! Sen hiç üç kanatlı melek gördün mü? dedi.
- Peki siz iki kanatlısını gördünüz mü öğretmenim, söyler misiniz?

TANIK

Adami karısı ile her zamanki gibi yine kavgaya başlamıştı. Bir ara karısı:
- Senin gibi bir adamla beraber olabilecek bir kadın var mı acaba?
- Adam, kıs kıs gülerek:
- Tanık ister misin?

BAZAN VE BAZEN

Lisede edebiyat dersinde, bir öğrenci sorar:
- Hocam, bazan mı denir, bazen mi?
Hoca cevap vermeden, bir başka öğrenci atılır:
- Bazan bazan, bazen bazen.

BOŞ GEÇMEYİN

Dilenci, camiden çıkan kalabalığa üstünde paraların bulunduğu mendilini gösterip:
- Boş geçmeyin kardeşler dediğinde, ince esprileriyle tanınan Hilmi Ekleme, dilencinin önündeki paralardan bir miktarını toplayıp:
- Bu isteğini kıramayacağım arkadaş, demiş. Bilsen ne kadar ihtiyacım vardı.

POLİTİKANIN ZORLUĞU

A. Einstein'e sormuşlar:
- Atomun parçalanmasından enerji elde edecek kadar akıllı olan insanoğlu, bu buluşun insanlığın mahvına sebep olmasını neden önleyemiyor?
Einstein, şu cevabı vermiş:
- Demek ki politika, fizikten daha güç öğreniliyor.

8 Ağustos 2011 Pazartesi

ÇIKMAYAN MANA

Mehmed Akif, Baytar Mektebi'nde müdür muavini olarak çalıştığı bir dönemde, muhasebeden gelen bir yazıyı anlayamaz. Yazıyı kaleme alan Salih Efendi'yi aratarak yazıda ne demek istendiğini sorar.
Salih Efendi:
- İki türlü mana çıksın diye böyle yazdık efendim cevabını verince, Mehmet Akif dayanamaz ve:
- Hayret doğrusu, der. Biz birini bile çıkartamadık da.

7 Ağustos 2011 Pazar

EN GÜZEL HEDİYE

Zamanın Rus elçilerinden biri tatilini geçirmek üzere Rusya'ya giderken, Sadrazam Kamil Paşa'ya uğrayarak:
- Efendim, Rusya'dan size ne getireyim? Diye sorduğunda,
Sadrazam:
- Aman, demiş. Bir mesele getirme de, başka bir şey istemem.

SÜMERBANK

Temel uçakla Amerika'dan dönüyormuş. Temel'i ajanlar karşılamışlar.
Ajan ceketini açıp:
- FBI, demiş.
Temel de ceketini açıp:
- Sümerbank, demiş.

BESTE YAPMAK

Fransız bestekarı Saint-Saens kendi mesleklerinin yanı sıra beste yapmaya heveslenen amatörlere hiç anlayışlı davranmazdı. Genç bir doktor, bestelediği bir parçayı bir gün getirip ona gösterince, Saint-Saens hayret etti.
- Beste yaptığınızdan haberim yoktu?
Doktor tevazu gösterdi:
- Vakit öldürmek için bir şeyler yapıyorum işte.
Saint-Saens, cevabı esirgemedi:
- Sahi mi? Hastanız kalmadı mı artık?

5 Ağustos 2011 Cuma

PAHALI SERVET

Diyojen'e sormuşlar:
- Servet ayaklarınızın altında olduğu halde neden fakirsiniz?
O da şu cevabı vermiş:
- Ona ulaşmak için, eğilmek lazım da ondan...

ZARARSIZ MUSİKİ

Refii Cevat Ulunay, davetli olduğu bir eve gittiğinde, berbat bir şekilde piyano çalmakta olan ev sahibi, sanki çok iyi bir piyanistmiş gibi kendisine laf atarak:
- Cevat Bey! demiş. Duyduğuma göre musikiyi severmişsiniz.
Ulunay, sanatı katleden ev sahibine şu cevabı vermiş:
- Evet efendim severim. Fakat zararı yok, devam edebilirsiniz.

GÜZEL ANLATMAK

İki aile varmış ve her ikisinin de birer kız çocuğu varmış.
Bir gün misafirlikte sohbet ediyorlarmış:
Eee sizin kızdan ne haber?
Valla işte ne olsun. Biliyorsunuz, işe girdi geçen sene. Başını kaşıyacak vakti yok. İlk başlarda geceleri fazla mesai yapıyordu. Sonra hafta sonları da çalışmaya başladı. Patronu çok sevmiş, her işi ona veriyormuş... Derken Ankara seyahatleri başladı. Bizimki çanta sekreter gibi, patron nereye o oraya. Sonra Paris seyahatleri filan... En sonunda bu iş böyle olmayacak dediler, patronu ev tuttu. Deli gibi çalışıyor evladım.
Ee, peki sizinki ne alemde?
Benimki de fahişe oldu, ama sizin kadar güzel anlatamıyorum.

NAMUS

Kral VI. Henri, Catherine de Romen'e aşıkmış. Kralın ısrarına karşı kadın şu cevabı vermiş:
Sizin eşiniz olamayacak kadar fakir, metresiniz olamayacak kadar namusluyum.

DÜNYANIN ÜSTÜNDEKİLER

"Dünya: öküzle balığın üzerindedir." hadis-i şerifinin hangi manada ve ne maksatla söylendiğini bilmeyen bir adam, Osman Demirci'ye:
- Hocam, diye sormuş, Dünyanın altında öküz var, diyorlar, siz ne dersiniz?
Osman Demirci Hoca:
- Dünyanın altındakileri bilemem kardeşim, demiş. Ama üzerinde çok sayıda olduğu kesin.

SOYGUN

Lazın eczanesine eli silahlı, yüzü kadın çoraplı iki soyguncu girmiş ve ellerindeki silahı Laza doğrultup:
- Çabuk kasadaki her şeyi ver!
- Özür dilerim, reçetesiz hiçbir şey vermiyoruz.

GELİŞME

Karadenizli doktor hastasına sorar:
- Omzun hala ağri mi?
- Evet doktor bey.
- Sıcak havlu koyusun.
- İki gün evvel buz koyun demiştiniz.
- Tıpta hiç ilerleme olmayacak midur?

HAZIRCEVAP

İlkokula yeni başlayanların sınıfında, bayan öğretmen tahtaya:
- Eğlenebildiğimi anımsamıyorum aylardır... şeklinde bir cümle yazarak sınıfa sormuş:
- Bunu nasıl düzeltebileceğimi bilen yanıtlasın. Bir minik hemen atılmış:
- Belki de erkek arkadaşınızı değiştirmelisiniz.

AĞIZ DALAŞI

Sınıfta küçük Kaan ile Ayşe ağız dalaşı yapıyorlardı:
- Benim babam senin babandan daha güçlüdür.
- Yalan! Benim babam daha güçlü.
- Benim ağabeyim senin ağabeyinden daha akıllıdır.
- Bu da yalan!
- Üstelik benim annem senin annenden daha iyi.
- Bak bu doğru işte! Babam annenin iyi olduğunu her zaman söyler.

BABAM

Telefon çaldı. Okul müdürü açtı. İncecik bir çocuk sesi:
- Müdür bey, bizim oğlan bugün okula gelmeyecek. Biraz hastalandı da...
- Peki, siz kimsiniz?
- Ben mi... Babam...

SADAKA

Fransız yazar George Sand, karşısına çıkan bir dilenci kadına sadaka verdiğinde, bunu çok az bulan kadın:
- Bu kadarcık parayı ne yapayım? diye atılmış.
George Sand, gayet sakin bir şekilde cevap vermiş:
- Saklayınız efendim! Rastlayacağınız ilk dilenciye sadaka verirsiniz.

ZEKA MESELESİ

Adam oğlunun okuldaki başarılarısıyla sürekli övünürdü. Çocuğunun karnesini okurken gururla karısına: "Hiç şüphe yok, bu çocuk benim zekamı almış" dedi. karısı şöyle cevap verdi:
- Orası doğru, çünkü benim zekam yerinde duruyor!

HAYRET

Yahya Kemal, yeni şairlerden biriyle konuşurken:
- Sizin şiirlerinizi okurken hayret ediyorum, demiş. O kadar şaşırtıcı ki...
Şair sormuş:
- Nasıl yazıyorum diye mi şaşırıyorsunuz üstadım?
Yahya Kemal:
- Hayır, demiş! Neden yazıyorsunuz diye şaşırıyorum...

GÖK GÜRLEYİNCE

Sokrates, geçimsizliği dillere destan bir kadınla evlenmişti. Bir gün öğrencileriyle konuşmaktayken, karısı devamlı olarak lafa karışıp onu rahatsız etti. Sokrat bu duruma aldırmayınca da büsbütün sinirlenerek bir kova suyu Sokrates'in başından aşağı döktü.
Sokrat yine sakindi. Öğrencilerine dönerek:
- Arkadaşlar! Biliyorsunuz ki ne zaman gök gürlese, sonunda yağmur yağar.

FAYDA

Franklin, elektriğin varlığını keşfettiği zaman, herkes ona gülmüş ve sormuştu:
- Bunun sanki neye faydası var?
Onun cevabı şu olmuştur:
- Çocuğun acaba ne faydası var? Ama o ilerde belki bir adam olur!

KAZAYA UĞRAMAK

Şair Eşref, Akhisar kaymakamı iken, İzmir Valisi olan Kamil Paşa ondan bazı bilgileri göndermesini, bu işi de çok acele halletmesini istemiş. Fakat Eşref, bir ziyaretten diğerine gidip gelmekten cevabı geciktirmiş. Kamil Paşa, ikinci bir telgraf çekmekte gecikmemiş:
- Falan tarihte istenilen bilgiler hala gönderilmemiştir. Yakında teftişe çıkacağım. Bulunduğunuz kazaya da uğrayacağımın bilinmesini...
Şair Eşref, tehdit kokan bu telgrafa şu cevabı vermiş:
- Kazaya uğramanızı dört gözle bekliyoruz efendim!

TAHMİN

Hazreti Nuh'un gemisine zeytin dalı getiren güvercinin erkek olduğunu iddia eden bir adama, bunu nereden bildiğini sormuşlar. Şu cevabı vermiş:
- Dişi olsaydı, uzun süre ağzını kapalı tutamazdı.

ÜÇ ÇOCUK BABASI

Adamın biri bir lunapark'ta gezerken bir falcı çadırı görmüş. Biraz eğlenirim diyerek falcı kadının karşısına oturmuş. Kadın önündeki kristal küreye bakarak transa geçmiş ve
- Ah diyerek, görüyorum ki iki çocuk babasısınız, demiş. Adam kahkahayı basmış.
- Hahaha attın tutturamadın işte. Ben üç çocuk babasıyım.
Falcı gülümsemiş.
- Sana öyle geliyor.

100 ÖPÜCÜK

- Sevgili karıcığım, bu ay maaşımdan sana para gönderemiyorum, onun yerine 100 öpücük gönderiyorum. Sen benim bir tanemsin.
Kocan Allen

- Karısı da ona cevap yazıyor:
Sevgili aşkım, Gönderdiğin 100 öpücük için teşekkür ederim. Masraflar şöyle:
1-Sütçü bir aylık için 2 öpücüğü kabul etti,
2-Elektrikçi 7 öpücükten sonra anlaşmaya razı oldu,
3-Ev sahibi kira için her gün 2-3 defa uğruyor,
4-Bakkal sadece öpücüğe razı olmadı, ona ilave başka şeyler de verdim,
5-Diğer masraflar toplam 40 öpücük...
Beni lütfen merak etme, daha 35 öpücük bakiyem var ve bu ayı çıkarabilirim. Gelecek ay için de aynı yönde mi plan yapmalıyım? lütfen bilgi ver.
Sevgili karın Josephine

4 Ağustos 2011 Perşembe

HAMAM BAHŞİŞİ

Adam bir gün hamama gider. Hamamcılar onunla hiç ilgilenmez, eski bir peştamal, yırtık bir havlu verirler. Adam sesini çıkarmaz. Hamamdan çıkarken uzatılan aynaya yüklüce bir bahşiş bırakır.
Bir hafta sonra aynı hamama geldiğinde, bu kez büyük ikramlar görür, fakat çıkarken aksine pek az bir bahşiş bırakır.
- Efendi der hamamcılar, gösterdiğimiz o kadar ilgiye, saygıya karşı bu kadarcık mı bahşiş verilir?
- Bugün verdiğim, geçen haftanın bahşişiydi der adam, geçen hafta verdiğim de bugünkü hizmetinizin karşılığıydı. Böylece ödeştik!

BAŞINI EVDE UNUTMASIN

Hoca'nın Konyalı bir arkadaşı vardı. Ticaretle uğraşan bu adam sık sık Akşehir'e gelir, Hoca'nın evinde konuk olur; yer içer, yatıp kalkar, sonra da çekip giderdi. Her ayrılışında da:
- Hocam, ben her gelişte sana uğruyorum. Sen de Konya'ya işin düşer se, beni aramayı unutma derdi.
Hocanın bir gün Konya'ya işi düştü. Şehre varınca, hemen dostunu hatırladı. Varıp arkadaşıma gideyim. Hem gönlü hoş olur, hem de rahat ederim, diye düşündü. Dostunun tarif ettiği gibi, evi arayıp buldu. Kapıyı tam çalacağı sırada, pencerede perde aralığından dışarı bakan bir baş gördü. Arkadaşımı buldum, diye sevindi Hoca. Zili çaldı. Kapı hemen açıldı. Bir kadın:
- Kimi aradınız? diye sordu. Nasreddin Hoca:
- Ben Akşehir'den geliyorum, kocanızın yakın arkadaşıyım, diyecek oldu.
Ama kadın, onun sözlerini yarıda kesti:
- Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz... Ama yazık ki, kocam evde yok, bir iş için başka şehre gitti. Ne zaman geleceğini de bilmiyorum.
Bu sözleri duyan Nasreddin Hoca, çok şaşırdı. Bir evin penceresine, bir kadının yüzüne bakarak:
- Demek öyle! dedi.
Evden ayrılıp giderken, birden geri döndü. Kadına sitemli bir sesle:
- Kocana benden selam söyle, bir daha evden ayrılırken, sakın başını pencerede unutmasın! dedi.

HEM GÜZEL HEM APTAL

Bir gün adam karısına sordu:
Aynı zamanda nasıl hem bu kadar aptal hem de bu kadar güzel olabildiğini anlayamıyorum?
Karısı yanıtladı:
Allah, beni sen çekici bul diye çok güzel yarattı. Ben seni çekici bulayım diye de aptal yarattı.

FARK ETMEZ

Ünlü yazar Mark Twain, konferans vermek üzere gittiği bir şehirde traş olurken, kendisini tanımayan berber şöyle demiş:
- Eğer bilet almadıysanız, Mark Twain'in konferansını ayakta dinlemek zorunda kalacaksınız.
Ünlü yazar:
- Hiç önemli değil, diye gülümsemiş. Çünkü ben, o adamın konferanslarında hep ayakta dururum.

AKLIN GEREĞİ

Ebu Hanife, üzerine doğru gelmekte olan bir hayvana yol vererek kenara çekildiğinde, yanındakiler neden böyle yaptığını sorarlar.
Ebu Hanife, derhal cevap verir:
- Onun boynuzları var, benim ise aklım.

KORKUTAMAYAN DÜŞMAN

Sultan Alparslan 27 bin askeriyle Bizans topraklarında ilerlerken, keşfe gönderdiği subaylardan biri huzuruna gelip telaşla:
- Üçyüzbin kişilik düşman ordusu bize yaklaşıyor, demiş.
Alpaslan, hiç önemsemeyerek şöyle karşılık vermiş:
- Biz de onlara yaklaşıyoruz.

HİLECENİN MUMU

Ateist bir öğretmen, cebine şeker doldurduktan sonra küçük öğrencilerine şöyle demiş:
- Eğer Allah varsa, isteyin bakalım size şeker verecek mi? Ama ben, var olduğum için, size şeker verebilirim. Hem de derhal.
Sınıfın en zeki çocuğu, öğretmenin niyetini anlayıp, şunları söylemiş kendisine:
- Bana şeker dokunuyor öğretmenim. Onun yerine bir elma rica edeyim.

NE ALACAKMIŞ ?

Hayli kilolu olan Yahya Kemal, bir yokuşun sonundaki lokantanın önünde dinlenirken, içerden çıkan garson:
- Buyurun beyim, diye atılmış. Ne alırsınız?
Yahya Kemal, tebessüm edip:
- Evlat, demiş. Müsaade edersen biraz nefes alacağım.

KEÇİ RESMİ

Ufak kız, ağacın altına oturmuş resim yapıyordu. Babası yanına gelip sordu:
- Benim tatlı kızım ne resmi yapıyormuş bakalım?
- Çimenlikte bir keçi resmi yapıyordum.
- Canım çimenler nerede?
- Keçi hepsini yedi.
- Peki, keçi nerede?
- Yiyecek bir şey kalmayınca o da gitti.

DİLENCİ

Adam dilenciye bir miktar para uzatmış:
- Bunu veriyorum, ama sen kesin gidip bununla bir şişe şarap alıp kafayı çekeceksin...
- Beyfendi güzel diyorsun da, bu parayla Havai'ye gidip tatil yapacak değilim ya!

İŞ BAŞVURUSU

Fransa McDonald's personel danışmanlığını yapan DHR firmasına yapılan "gerçek" bir iş başvurusu:
1-Adınız soyadınız: Herve JANCQUEUR
2-Yaşınız: 28
3- Şirketimizdeki hangi pozisyon için başvuruyorsunuz?
Mümkünse yatay bir pozisyon için. Eğer daha ciddi bir cevap istiyorsanız, ne iş olsa yaparım. Şart öne sürebilecek durumda olsaydım, burada olmazdım.
4- Düşündüğünüz ücret:
Yıllık 800 bin Frank maaş artı şirketin yüzde 3 hissesi. Eğer bu mümkün değilse, siz bir ücret önerin, ben size evet yahut hayır diyeyim.
5-Eğitiminiz:
Var !!!
6-Son işiniz:
Sadist bir şefin deneme tahtası olmak.
7-Son ücretiniz:
Hak ettiğimin çok altında.
8-Önemli başarılarınız:
Arakladığım kalemlerden muhteşem bir koleksiyonum var; evde sergiliyorum.
9-İşten ayrılma sebebiniz:
Bak soru 6.
10-Size ulaşabileceğimiz saatler:
Fark etmez.
11-Çalışmak istediğiniz saatler:
Pazartesi, Salı ve Perşembe 13:00-15:00 arası.
12-Öne çıkan özelliğiniz var mı?
Olduğunu söyleyenler var. Ama bunu fast-food'da değil de, daha romantik bir yerde konuşsak...
13-Şimdiki işvereninizle görüşebilir miyiz?
İşverenim olsa burada olmazdım dedim ya...
14-Fiziksel durumunuz 20 kilogramdan fazla taşımanıza engel mi?
Belli olmaz, ne taşıdığıma bağlı...
15-Otomobiliniz var mı?
Evet, ama soru yanlış sorulmuş. "Çalışır durumda bir otomobiliniz var mı?" diye sorsaydınız, cevabım farklı olurdu.
16-Daha önce bir yarışma veya madalya kazandınız mı?
Madalyam yok ama lotoda iki kere 3 tutturdum.
17-Sigara içiyor musunuz?
Otlanacak bir enayi bulabilirsem.
18-Beş yıl sonra ne yapmayı hayal ediyorsunuz?
Bana tapan, zengin bir fotomodelle Bahama Adaları'nda yaşamayı. Bir yolunu biliyorsanız, bunu beş yıl beklemeden de yapabilirim.
19-Yukardaki bilgilerin doğruluğunu taahüt ediyor musunuz?
Hayır, ama sıkıyorsa aksini iddia edin.
20-Sizi bu başvuruyu yapmaya iten gerçek sebep nedir?
Birbiriyle tutarsız iki cevabım var:
*İnsan sevgisi, hümanizm ve tüketicilerin iyi beslenmesine katkıda bulunma arzum.
*Gırtlağıma kadar borca batmış olmam...

Sonuç: Herve Jancqueur işe alındı. 1980li yıllar...

KÜÇÜĞÜN CEVABI BÜYÜK

Hıristiyan din adamlarından biri, ülkemize gelerek küçük bir çocuktan kendisine o şehirdeki kiliseyi göstermesini ister. Kiliseye ulaştıklarında, papaz:
- Aferin çocuğum der. Yarın buraya gel de, sana cennetin yolunu göstereyim.
Çocuk, papazın niyetini sezerek:
- Siz, kilisenin yolunu dahi bilmiyorsunuz, diye cevap verir. Cennetin yolunu nasıl bileceksiniz ki?

ONBEŞ YILDIR

Temel, aniden hastalanan karısını hastaneye götürür. Doktor, gerekli muayeneyi yaptıktan sonra:
- Size gerçeği söylemek zorundayım. Karınızın durumunu hiç beğenmedim.
- Aman Doktor Bey, ben de önemli bir şey var sandım. Ben, on beş yıldır onun durumunu beğenmiyorum.

BEDAVAYA SÖYLERMİŞ

Adam, eve geldiğinde karısını iki gözü iki çeşme ağlarken bulur.
- Ne oldu Ayşe, niye ağlıyorsun? der. Ayşe:
- Bugün falcı kadına gittim. 100 lira verio falıma baktırdım. Senin artık beni hiç sevmediğini söyledi cevabını verir.
- Ne gerek vardı be Ayşe, der adam. Bana gelseydin bunu bedavaya söylerdim.

HAKEDİLEN MAAŞ

Temel yeni bir işe girmek için başvurur. Çalışacağı işte, alacağı maaşı sorar:
- Hak ettiğin ücreti alırsın, cevabını verirler. Temel bunun üzerine:
- Ben o kadar ucuza çalışmam, der.

TÜREV

Matematikçinin biri delirince her önüne gelene,
Ben senin türevini alırım, diyormuş.
Sonunda akıl hastanesine kapatmışlar.
Hastanede de önüne gelene:
- Ben seni türevini alırım, demiş.
Sonunda bir delinin yanına gelerek:
- Ben seni türevini alırım, diyerek dürtüklemiş.
Deli hiç oralı bile olmamış.
Bizimki sinirlenip tekrar:
- Senin türevini alırım, diye bağırmış.
Diğer deli sakin bir şekilde:
- Al, bana koymaz. Ben a üzeri x'im.

MORG

- Doktor, beni morga mı götürüyorsunuz?
- Evet.
- Ama ben daha ölmedim ki!
- Olsun biz de daha gelmedik zaten...

PSİKOLOJİ ÖĞRENCİSİ

Adam, güzel bir bayanla konuşmanın yollarını arıyordu. Sonunda cesaretini toplayarak kıza yaklaştı ve
- Biraz konuşabilir miyiz, acaba?
Kız birden haykırdı:
- Terbiyesiz! Ben senin bildiğin kızlardan değilim!
Adam utancından yerin dibine girmişti. Herkes ona bakıyordu. Gitti ve masasına oturdu.
Bir süre sonra kız ona yaklaştı. Gülümseyerek:
- Az önceki olay için özür dilerim. Ben psikoloji öğrencisiyim ve utandırıcı durumlarda insanların nasıl davrandıklarını inceliyordum.
Adam avaz avaz bağırarak cevap verdi:
- Ne? Gecesi 200 lira mı? Deli misin sen?

SON ROMAN

Kötü bir romancı, Copus'e yeni eserini göstererek:
- Son romanım, üstad! der. Copus:
- Son mu? diye sorar. Gerçekten son mu? Ne saadet...

KORKUYA GEREK YOK

Bir Rus generali, Şeyh Şamil'in iştahını abartarak "Beni yemenizden korkuyorum" deyince, Şeyh Şamil:
- Boşuna korkmayın efendi, demiş. Bizim dinimizde domuz eti yemek haramdır.

DAYANAK

Bakan olur olmaz yeğenini vali yapan birine, Neyzen Tevfik şöyle demiş:
- Maşallah, kardeşinizin oğlu tıpkı fasulyeye benziyor.
Bakan bu sözü tam anlamayınca, Neyzen açıklamış:
- Malum ya, fasulyeler de bir sırığa sarılarak yükselirler.

ZİL ZURNA

Koca eve zil zurna sarhoş girer ve karısına bakarak:
- Ne kadar çirkin olduğunu biliyor musun?
- Sende pis ve sarhoşsun diye cevap verir karısı.
- İyi de benimki sabaha geçecek.

KADIN ERKEK DİYALOGLARI 5

Erkek: Sizi daha önce bir yerde görmüş gibiyim...
Kadın: Evet, o yüzden artık oraya gitmiyorum.

Erkek: Bu koltuk boş mu?
Kadın: Evet, ama oturursanız benim oturduğum koltuk boşalacak.

Erkek: Ne işle meşgulsünüz?
Kadın: Kadın taklidi yapıyorum.

KADIN ERKEK DİYALOGLARI 4

Erkek: Sizi çok mutlu edebilirim.
Kadın: Nasıl? Gidiyor musunuz?

Erkek: Size evlenme teklifi etsem, ne cevap verirdiniz?
Kadın: Birşey diyemezdim muhtemelen, çünkü gülerken konuşamam.

Erkek: Sizi sinemaya davet edebilir miyim?
Kadın: Ben o filmi gördüm.

Erkek: Hayatım boyunca neredeydiniz?
Kadın: Sizden saklanıyordum.

Erkek: Hayatım boyunca neredeydiniz?
Kadın: Hayatınızın geri kalanında da olacağım yerde, rüyalarınızda.

KADIN ERKEK DİYALOGLARI 3

Erkek: Ben bir fotoğrafçıyım ve ne zamandır sizinki gibi bir yüz arıyordum.Kadın: Ben de estetik cerrahım ve ne zamandır sizinki gibi bir yüz arıyordum.

Erkek: Sanırım sizinle daha önce bir kez çıkmıştık ya da iki kez?
Kadın: Sadece bir kez çıkmış olabiliriz, çünkü aynı hatayı ikinci kez yapmam.

Erkek: Nasıl bu kadar güzel olabiliyorsunuz!
Kadın: Sanırım doğarken sizin payınıza düşeni de ben almışım.

Erkek: Bu Cumartesi benimle çıkar mısınız?
Kadın: Üzgünüm, bu Cumartesi başım ağrıyacak.

Erkek: Birçok erkeğin başını döndürüyor olmalısınız.
Kadın: Siz de birçok kadının midesini bulandırıyor olmalısınız.

KADIN ERKEK DİYALOGLARI 2

Erkek: Sana kendimi hediye etmek istiyorum.
Kadın: Basit hediyelerden hoşlanmam.

Erkek: Senin için dünyanın donuna giderim.
Kadın: İyi. Benim için orda kalır mısın?

Erkek: Nesin sen, lezbiyen mi?
Kadın: Ya sen, alternetifi misin?

Erkek: Bana isminizi bağışlar mısınız?
Kadın: Neden? Sizin yok mu?

Erkek: Size bir içki ısmarlayabilir miyim?
Kadın: Aslında içkinin parasını direkt alsam daha iyi olur.

KADIN ERKEK DİYALOGLARI 1

Erkek: Daha önce tanışmış mıydık?
Kadın: Evet. Hayvan Hastanesi'nin danışmasında çalışıyordum.

Erkek: Sana mı gidiyoruz, bana mı?
Kadın: İkisine de. Sen kendi evine, ben benimkine.

Erkek: Haydi bırak numarayı. İkimizde bu barda, aynı nedenle bulunuyoruz.
Kadın: Evet. Haydi bir kaç piliç tavlayalım.

Erkek: Bir kadını nasıl mutlu edeceğimi biliyorum.
Kadın: İyi. O zaman beni rahat bırak.

Erkek: Seni çıplak görürsem, mutlu öleceğim.
Kadın: Ama ben seni çıplak görsem, gülmekten öleceğim.

3 Ağustos 2011 Çarşamba

EŞEK

Kulaklarının büyüklüğü ile ünlü Galile'ye hasımlarından biri:
- Efendim demiş, kulaklarınız, bir insan için biraz büyük değil mi?
Galile:
- Doğru demiş, benim kulaklarım bir insan için biraz büyük ama seninkiler bir eşek için fazla küçük sayılmaz mı?

PRENSİP

Memur işe gitmiş. aybaşında maaşını alınca bir de ne görsün zarfta 200 lira fazla var. Sesini çıkarmamış, parayı güzel bir harcamış. Bir sonraki ay gelince bu sefer de zarfta 100 lira eksik çıkmış. Memur köpürmüş:
- Maaşım 100 lira eksik, böyle hatayı kabul etmem, diye bağırınca:
- Peki, 200 lira fazla aldığın zaman niye sesini çıkarmadın, diye sormuşlar.
- Prensibimdir ilk hatayı affederim.

SİCİLİNİ BOZMAYALIM

Yaşlı bir amca, eşeği ile karayolunda ağır ağır ilerlerken yolda görev yapan trafik polislerince durdurulur ve kırmızı ışık ihlali yaptığı söylenir. Bu sebepten, ceza yazılacaktır. Trafik polisi yaşlı amcaya dönerek:
- Amca, kırmızı ışık ihlali yaptın, ceza yazacağım. Cezayı sana mı yazayım yoksa eşeğe mi? Eşeğe yazarsam 25 lira, sana yazarsam 50 lira, nasıl istersin?
- Bana yaz oğlum, der yaşlı adam.
Trafik polisi:
- Amca anlamadın galiba sana yazarsam 50 lira eşeğe yazarsam 25 lira.
- Anladım oğlum anladım. Eşeğin sicilini bozmayalım belki ilerde trafik polisi olur.

FİKRİ YAKALAMAK

Şahabettin Süleyman, bir gün Ahmed Haşim'e:
- Üç günden beri zihnimde önemli bir fikir saklıyorum, dediğinde, Ahmet Haşim, onun fikir üretmekteki kısırlığını ima ederek şöyle demiş:
- Günahtır yahu, salıver gitsin şu fikri. Zavallıcık günlerden beri tek başına kimbilir ne kadar sıkılmıştır?

İÇERDEN VE DIŞARDAN

Sadrazam Keçecizade Fuat Paşa Paris'te iken, elçiler arasında hangi devletin kuvvetli olduğu tartışılıyordu. Sıra paşaya gelince, elçilere şöyle dedi:
- En kuvvetli devlet, Osmanlı Devletidir.
Herkes bu sözler üzerine şaşkınlık içersinde iken, Paşa sözünü tamamladı:
- Evet, o kadar sağlam ve kuvvetli ki, siz dışardan biz içerden çalıştığımız halde, bir türlü yıkamıyoruz.

AKŞAM YEMEĞİ

Yahya Kemal, dostlarından birine:
- Bu akşam yemeğini benimle yer misin? diye sorunca, arkadaşı:
- Hay hay! der. Çok memnun olurum. Hiçbir mazeretim yok!
Yahya Kemal gülümseyerek karşılık verir:
- İyi öyleyse, bu akşam size geliyorum.

KAÇAN TREN

Necip Fazıl Kısakürek'in istasyondan öfkeyle döndüğünü görenler sorar:
- Üstad! Nedir bu öfken? Yoksa treni mi kaçırdın?
Mağlubiyeti kabul edemeyen Nacip Fazıl:
- Ne münasebet! diye kükrer. Kovdum gitti!

KARNA SIĞMAYAN SÖZ

Bir adam, Hasan-ı Basri'ye gelip:
- Falanca kişi, senin aleyhinde şunları söyledi, diyerek onun gıybetini yapınca, aralarında şöyle bir konuşma geçer:
- Ne zaman söyledi?
- Bugün.
- Nerede?
- Evinde.
- Onun evinde ne yapıyordun?
- Ziyafeti vardı, onun için gitmiştim.
- Orada ne yedin?
- Sekiz çeşit yemek vardı, hepsinden yedim.
Bunun üzerine Hasan-ı Basri:
- Sekiz çeşit yemeği karnına sığdırdın da bu sözü sığdıramadın ha? diyerek adamı yanından uzaklaştırır.

BÜYÜK KUSUR

Fransız devlet adamı Poincare, siyaset hayatına atıldığında 26 yaşındaymış. Birisi, bu iş için kendisini fazla genç bulduğunu hatırlatınca:
- Çok haklısınız, diye cevap vermiş. Bunun bir kusur olduğunu biliyorum. Ama bu kusuru günden güne kapatmaktayım.

2 Ağustos 2011 Salı

BORÇ

Bir cimri banka önünde kaynamış mısır satmaktaydı. Mısır çok lezzetli olduğundan kısa bir zamanda büyük kar sağladı. Bir gün arkadaşlarından biri geldi ve kendisinden borç para istedi.
- Üzülerek söylemeliyim, bankayla burada tezgahımı kurduğum zaman bir anlaşma yaptım, ben ödünç veremem, banka da mısır satamaz.

AKIL VE EVLİLİK

Yazar J. Swift, genç bir delikanlı olan oğlunu evlendirmek isteyince, arkadaşları:
- Henüz pek erken değil mi? diye sormuşlar. Hele biraz akıllansın.
Swift hemen atılarak:
- Aman! demiş, sakın akıllanmasın. Yoksa evlenmekten vazgeçebilir.

KÜÇÜK YUMURTALAR

Küçük çocuk her gün yumurta aldığı bakkala en sonunda çıkışır:
- Neden bana hep küçük yumurtalardan veriyorsun?
Bakkal sırıtarak cevap vermiş:
- Taşıman kolay olsun diye.
Bunun ardından çocuk tezgahın üzerine bozuk paraları bırakıp çıkar. Bakkal paraları saydığında eksik olduğunu görür, kapıdan çocuğa bağırır:
- Ama bu para eksik ufaklık!
- Sayması kolay olsun diye bakkal abi!

UYANMA ZAMANI

Genç şair, gördüğü rüyayı Nazmi Acar'a anlatırken:
- Sevgilimi dün gece rüyamda gördüm, demiş. Ellerimi kavuşturuyor ve kendisine evlenme teklifi ediyorum. Sizce neye işarettir üstadım?
Nazmi Acar, anında cevap vermiş:
- Uyanma zamanının geldiğine.

AÇIK AĞIZLAR

Aktör İbrahim Delideniz, İstanbul Şehir Tiyatrosunda kazandığı büyük başarıları arkadaşlarına anlatırken:
- Kelimelerle anlatılmaz dostlarım, diye kasılmış. Bunu gözle görmek lazımdı. Artık iş o hale gelmişti ki, ben ne zaman sahneye çıksam, herkesin ağzı bir karış açık kalıyordu.
Dinleyenler arasında bulunan nurullah Şevket:
- Hayret ya! diye gülümsemiş. Herkes aynı dakikada esner mi?

SEN SAĞ OL PAŞAM

2. Abdülhamid'in sadrazamlarından olan Cevad Paşa ile Sarraf Hayimaçı bir araya gelmişler. Cevad paşa, Sarrafa takılmak için:
- Nasılsın, şeytanın sol bacağı demiş.
Sarraf Hayimaçı da şöyle cevaplandırmış bunu:
- Sen sağ ol paşam.

ANKARA'NIN EN SEVİMLİ TARAFI

Yahya Kemal'e Ankara'nın en çok hangi tarafını seviyorsunuz? diye sorduklarında, şu cevabı vermiş:
- İstanbul'a dönüşünü!

KISA YOL

Kaptanı Derya Süleyman Refet Paşa, Paris elçiliğinden yurda döndükten sonra, resmi bir törene katılmıştı. Vezirlerden biri, paşaya hitaben törendeki askerleri gösterip,
- Paşam, diye sordu. "Acaba bunlar gibi kaç askerimiz daha olsa, Avrupa'nın altını üstüne getiririz?"
Refet Paşa:
- Askerlerin hayatını tehlikeye atmaya gerek yok diye gülümsedi. Avrupa'nın altını üstüne getirmek için, sizin gibi idarecilerimizden bir ikisini onların başına geçirmek yeterli olacaktır.

YEMİN KOBAYI

Sadrazam Koca Ragıp Paşa, makamına çağırdığı memurlara:
- Rüşvet alıp almadığınızı bilmek istiyorum, demiş. Almadığınıza dair yemin eder misiniz?
Hepsi de almadıklarına dair yemin etmişler. Fakat Şair Haşmet, suskun kalıyormuş.
Paşa, şaire dönerek.
- Haşmet! demiş. "Sen niçin yemin etmiyorsun?"
Şair Haşmet:
- Paşam, demiş. Yalan yere yemin edenlerin çatlayıp öldüklerini söylerler. Biraz bekliyorum. Çatlamazlarsa, ben de yemin edeceğim.

FENA SAYILMAZ

Edebiyat tarihçisi Mustafa Nihat Özön, yakın arkadaşlarından birine misafir olup, geceyi o evde geçirdiğinde, ev sahibi nezaketen sormuş: "Geceniz rahat geçti mi? Yatağınız iyi miydi?
Mustafa Nihat,
- Fena değildi, demiş. Ara sıra kalkıp dinlendim.

ATAMAMAK

Cihat Baban, milletvekilliği seçimlerinin yapıldığını bir gün, Son Saat Gazetesi sahibi ve yazı işleri müdürü Necdet Baytok'a rastlayınca:
- Seçimde ne yaptın? diye sormuş. Oyunu attın mı?
Necdet Baytok:
- Hayır, diye gülümsemiş. Kıyamadım.

1 Ağustos 2011 Pazartesi

SİZ NE ÇALIYORSUNUZ?

Dürüst olmayan bir politikacı, İbnülemin'in konağında düzenlenen bir musiki meclisinde, İbnülemin'e: Siz burada ne çalıyorsunuz? diye laf attığında, İbnülemin hiç aldırış etmeden şu cevabı vermiş:
- Saz çalıyoruz efendim! Ya siz mecliste ne çalıyorsunuz?

MOTOR

Dünyanın en ünlü kalp doktoru De Bakey'ın arabası bozulmuş, arabasını tamire götürmüş. Tamirci arabasının kaputunu açmış ve De Bakey'e dönerek:
- Size bir şey soracağım neredeyse ben ve siz aynı işleri yapıyoruz. Mesela ben şimdi itina ile kaputu açacağım bir bakışta problemin nerde olduğunu anlayacağım, kapakçıkları temizleyeceğim, gerekirse kabloları, motor yağını değiştireceğim, hatta çok gerekli ise motoru çıkarıp yerine yenisini takacağım. Söylesenize nasıl oluyor da siz milyon dolarlar kazanıyorsunuz da ben meteliğe kurşun atıyorum?
Bunun üzerine De Bakey tamircinin kulağına eğilmiş ve şöyle demiş:
- Bunların hepsini motor çalışıyorken yapmayı denesenize !!!

ANLADIĞININ İSPATI

Tanıdıklarından biri, yazdığı romanın müsveddelerini Neyzen tevfik'e göstererek fikrini sorar:
Neyzen, beğenmediğini ifade edince, adam:
- İyi ama, der. Siz hiç roman yazmadınız ki!
Neyzen tevfik şu cevabı verir:
- Ben yumurtanın tazesini, bayatını iyi anlarım. Ama bu güne kadar hiç yumurtlamadım.

EN YÜKSEK NOT

Temel işinden evine yorgun argın dönmüştür. Okuldan gelen oğlunu karşısına alır ve:
- Bak, bu yıl sınıfta en yüksek notları sen alacaksın tamam mı? der.
- Niye baba? diye itiraz eder oğlu... İşinden en yüksek maaşı sen mi alıyorsun ki?

BALIKÇI

Balıkçı Ahmet'e, bir müşteri hamsinin fiyatını sormuş.
- Beş yüz bin.
- Karşıdaki balıkçıda dört yüz bin.
- Sen de git oradan al.
- Orada kalmamış,
- Bende kalmasa iki yüze satarım.

NEYZEN'İN NEZAKETİ

Mehmed Akif, elini yıkadıktan sonra, Neyzen Tevfik'in kendisine uzattığı havlunun kirini görünce:
- Hayır, diye bağırmış. Elimi daha yeni yıkadım.

MAAŞ

İki memur konuşuyordu:
- Eline müdür maaşı geçse ne yapardın?
- Onu bilmiyorum ama müdürün eline benim maaşım geçse o ne yapardı, çok merak ediyorum.

ŞİKAYET

- Aysun hanım, siz misiniz?
- Evet...
- Ben kulak doktoruyum ve sizi muayene etmeye geldim.
- Ama ben doktor istemedim ki...
- Komşularınız piyano çalarken söylediğiniz şarkıları duyup duymadığınızı saptamadan sizi şikayet etmek istemiyorlarmış.

İLK AMELİYAT

Hasta kendisini ameliyat edecek doktora:
- Doktor bey, demiş. Biliyor musunuz bu benim ilk ameliyatım.
Doktor:
- Ortak yanımız çok, demiş. Çünkü benim de ilk ameliyatım bu olacak.

BULUNMAZ ZEKA

Ressam Münif Fehim, bir yemekte karşılaştığı çok kibirli birisinin, "Ben bulunmaz bir zekaya sahibim..." diye tekrarlaması üzerine adeta sinir krizi geçirmiş ve sonunda dayanamayarak patlamış:
- Bundan hiç şüphemiz yok efendim. Sizde zekanın bulunmaz bir şey olduğu hemen anlaşılıyor.

ZEHİR

L. George, feministlerin bir toplantısına katıldığında, kadınlardan biri ayağa kalkarak şöyle haykırmış:
- Eğer siz benim kocam olsaydınız, sizi tereddütsüz zehirlerdim.
Kadının gayet çirkin olduğunu gören L. George cevap vermiş:
- Merak etmeyin efendim. Eğer karım olsaydınız, zehiri gözümü kırpmadan içeridm.

TİMUR HAN'IN DEĞERİ

Hoca ile Timur hamamda yıkanıyorlarmış. Timur sormuş:
- Hoca, bana kaç akçe değer biçersin?
- Kırk akçe demiş Hoca.
Timur kızıp kaşlarını çatmış:
- Bre Hoca, yalnız şu üstümdeki peştamal kırk akçe eder!
- Ben de zaten ona değer biçmiştim.

ALLAH VERSİN

Bir gün Nasreddin Hoca evinin damını aktarırken kapı çalınmış. Hoca çatıdan kapıyı çalana seslenmiş:
- Ne istiyorsun, buyur?
Kapıdaki adam:
- Biraz aşağı gelir misin? demiş.
Hoca inip kapıyı açmış.
- Ne istiyorsun?
- Sadaka istiyorum demiş adam.
- Yukarı gel demiş Hoca.
Beraber çatıya çıktıktan sonra adama dönerek:
- Allah versin demiş.

AZRAİL NE ALIR?

Gazetede, Azrail yine can alıdı başlığıyla verilen bir kaza haberini gören Said Turhan'ın cevabı şöyle olmuş:
- Mal alacak değil ya...

GERİ ALINAN ZİYARET

Recaizade Ekrem Bey çok kibar, efendi bir insanmış. Bir gün Cevdet Paşa'yı ziyarete gitmiş. Paşa'nın evde olduğundan eminmiş. Kapıyı açan uşak, içeriye gidip geldikten sonra, şöyle der:
- Paşam evde yok.
- Bu yalana canı sıkılan şair, uşağa:
- Öyleyse benim gelmediğimi söylersiniz!

BÜYÜK İYİLİK

Son derece geveze ve sıkıcı olan bir adam, sokakta rastladığı Agah Sırrı Levent'e:
- Dün gece size uğrayacaktım ama son anda vazgeçtim deyince, Agah Sırrı:
- Size söz veriyorum dostum, diye gülümsemiş, bu iyiliğinizi unutmayacağım.

SUÇLU KİM?

Murat arkadaşının arkasından bağırıyordu:
- Şu kalemin haline bak! Berbat etmişsin! Bilseydim vermezdim. Zaten suç, kalemi sana verende.
- Madem suç sende, bana ne diye öyle bağırıyorsun?

SİZ NE HİSSEDİYORSUNUZ?

Eski, dünya ağırsıklet boks şampiyonu muhammed Ali, 11 Eylül günü yerle bir olan Dünya Ticaret Merkezi'ni olaydan bir ay kadar sonra ziyarete gittiğinde, gazeteciler kendisine: "Şüpheliler ile aynı İslam inancını, paylaşmasından dolayı neler hissettiğini" sorarlar. Muhammed Ali nazikçe cevap verir:
- Siz Hitler'le aynı dini paylaşmaktan dolayı ne hissediyorsunuz?

ZEKAT

1950/60 meclislerinin en renkli kişilerinden biri hiç kuşkusuz, Osman Bölükbaşı'ydı.
Bir gün Meclis kürsüsünde konuşurken, Demokratlardan Murat Ülgen laf atar:
- Sen erkek misin?
Bölükbaşı bu lafın altında kalır mı?
- Ben erkekliğimin zekatını versem, sen bile erkek olursun!

RESİM

Yeni neslin şair ve ressamlarından biri, Yahya Kemal'e sorar:
- Ne dersiniz üstad? Resim mi yapayım, şiir mi yazayım?
Yahya Kemal beklemeden cevap verir:
- Resim yap resim!
- Fakat siz benim tablolarımı görmediniz ki?
- Tablolarını görmedim ama şiirlerini gördüm.

BECEREMEZDİ

Komedyen, televizyona hazırladığı bayağılıklarla dolu komedi dizisi hakkında bilgi verirken:
- Dizimiz, 40 kişilik bir ekibin yoğun gayretiyle hazırlanmıştır deyince, yazar Mehmed Selahaddin Şimşek dayanamayıp cevabı yapıştırdı:
- Zaten bu kadar rezilliği bir-iki kişi beceremezdi.

BİRBİRİNE BAĞLI

Hakim Şevki Bey, kaza yaparak birkaç kişinin ölümüne yol açan bir şoförün ehliyetini iptal edince, şoför:
- Aman hakim bey, diye sızlanmış. Benim yaşayabilmem, şoförlük yapmama bağlı.
Şevki Bey cevap vermiş:
- Evladım, başkalarının yaşaması da sizin şoförlük yapmanıza bağlı.

CUMHURBAŞKANI

Baba oğluna:
- Oğlum, Atatürk senin yaşındayken sınıfın birincisiydi, demiş.
Çocuk da soğukkanlı bir şekilde babasına:
- Senin yaşındayken de Cumhurbaşkanıydı, demiş.

SUSTURUCU TEDAVİ

Zamane gençlerinden biri bir toplantıda Mehmed Akif'i küçük düşürmeye çalışıp:
- Afedersiniz, demiş. Siz veteriner misiniz?
Mehmed Akif, hiç istifini bozmadan şu cevabı vermiş:
- Evet, bir yeriniz mi ağrıyordu?

ANLAŞMANIN YOLU

Dünya nimetlerine önem vermeyen ünlü filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta, zenginliğinden başka hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla karşılaşır. İkisinden biri kenara çekilmeyince geçmek mümkün değildir... Mağrur zengin, hor gördüğü filozofa: Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem der. Diyojen, kenara çekilerek gayet sakin bir şekilde şu karşılığı verir:
- Ben çekilirim !!!