Anne, oğlunun karnesine bakarak öfkeden köpürdü.
- Bu ne hal? geçen yıl sınıfının birincisiydin bu yıl aldığın zayıflarla herhalde sonuncusu olmuşundur.
Çocuk önüne bakar ve annesine :
- Ama anne, geçen sene yıl sevinmiştin. bu yıl başkaları sevinsin!
30 Eylül 2011 Cuma
DOKTOR HATASI
Fransa'nın meşhur deneme yazarlarından Montaigne'ye 'Dünyanın en bahtiyar insanları kimlerdir?' diye sorduklarında :
- Doktorlardır, cevabını vermiş. Çünkü başarıları, güneş gibi parıldar, hataları ise toprak tarafından örtülür.
- Doktorlardır, cevabını vermiş. Çünkü başarıları, güneş gibi parıldar, hataları ise toprak tarafından örtülür.
DERS ALABİLMEK
Lokman Hekim'e :
- Bilgeliğini kimlerden aldın? diye sorduklarında :
- Körlerden, cevabını vermiş. Çünkü onlar, yoklamadan adım atmazlar.
- Bilgeliğini kimlerden aldın? diye sorduklarında :
- Körlerden, cevabını vermiş. Çünkü onlar, yoklamadan adım atmazlar.
SONSUZ HAYAT
Yaşlılık yıllarında iken : 'Niçin kendinizi bu kadar yoruyosunuz?' diye soran arkadaşlarına, Vıctor Hugo şu cevabı vermiş :
- Dinlenmek için önümde sonsuz bir hayat var.
- Dinlenmek için önümde sonsuz bir hayat var.
HIRSIZ
Bir gün, Nasreddin Hoca'nın evine hırsız girmiş...
Gürültüden uyanmış Nasreddin Hoca. Bakmış ki, adamın biri, evin içinde, eline her geçeni çuvalına dolduruyor. Kapının arkasına geçip, hırsızın işini bitirmesini beklemiş. Aradan bir süre geçmiş. Hırsız, alacağını aldıktan sonra dışarı çıkmış. Nasreddin Hoca da onun peşine takılmış. Hırsız çok geçmeden Nasreddin Hoca'nın ardı sıra geldiğini görmüş. Hayretle sormuş :
- Ne o Hoca Efendi? gecenin bu saatinde, niçin peşimden geliyorsun? Nasreddin Hoca gülümseyerek cevaplamış hırsızı :
- Niçin olcak? Bizim evdeki bütün eşyaları yüklenip buraya getirdiğine göre, sizin eve taşınmıyor muyuz?
Gürültüden uyanmış Nasreddin Hoca. Bakmış ki, adamın biri, evin içinde, eline her geçeni çuvalına dolduruyor. Kapının arkasına geçip, hırsızın işini bitirmesini beklemiş. Aradan bir süre geçmiş. Hırsız, alacağını aldıktan sonra dışarı çıkmış. Nasreddin Hoca da onun peşine takılmış. Hırsız çok geçmeden Nasreddin Hoca'nın ardı sıra geldiğini görmüş. Hayretle sormuş :
- Ne o Hoca Efendi? gecenin bu saatinde, niçin peşimden geliyorsun? Nasreddin Hoca gülümseyerek cevaplamış hırsızı :
- Niçin olcak? Bizim evdeki bütün eşyaları yüklenip buraya getirdiğine göre, sizin eve taşınmıyor muyuz?
BAKLAVA
Hoca akşamüstü eve doğru yürürken, baklava seven bir köylüyle karşılaşır.
- Hoca, kısa bir süre önce bir adam büyük bir tepsi baklava götürüyordu.
- Beni ilgilendirmez!
- Fakat adam tepsiyi sizin eve götürüyordu.
- O zaman seni ilgilendirmez!
- Hoca, kısa bir süre önce bir adam büyük bir tepsi baklava götürüyordu.
- Beni ilgilendirmez!
- Fakat adam tepsiyi sizin eve götürüyordu.
- O zaman seni ilgilendirmez!
HERKES YANINDAKİNİ VERİR!
Kendisine Hakaret edilen Hz. İsa'ya Havarileri de :
- Niçin sizde ona karşılık vermediniz ? diye sorduklarında
- Herkes yanındakini verir, demiş. Onda olan, benim yanımda yoktu.
- Niçin sizde ona karşılık vermediniz ? diye sorduklarında
- Herkes yanındakini verir, demiş. Onda olan, benim yanımda yoktu.
BİLMEK İÇİN ÖĞRENMEK
Tarih biyografisi ve monografi sahalarında erişilmesi çok güç bilgisiyle, dünya çapında bir şahsiyet olan İbnülemin Mahmud Kemal (İnal)'a sormuşlar.
- Sizdeki bilginin çok azına sahip olmalarına rağmen sizden çok daha fazla tanınanlar var. Bunun sebebi nedir?
Şöyle cevap vermiş :
- Ben bilmek için öğrendim, onlarsa bilinmek için!
- Sizdeki bilginin çok azına sahip olmalarına rağmen sizden çok daha fazla tanınanlar var. Bunun sebebi nedir?
Şöyle cevap vermiş :
- Ben bilmek için öğrendim, onlarsa bilinmek için!
NASILMIŞ?
Ekrem Hakkı Ayverdi, ikide birde 'Nasılsınız?' diye soran bir arkadaşına şöyle dermiş :
- Uzun boylu, mavi gözlü.
- Uzun boylu, mavi gözlü.
YALANCININ KAZANCI
Aristo'ya Sormuşlar :
- Yalan söylemekle ne kaybederiz?
- Doğruyu söylediğimiz zaman bile, karşımızdakini inandıramamayı.
- Yalan söylemekle ne kaybederiz?
- Doğruyu söylediğimiz zaman bile, karşımızdakini inandıramamayı.
KABE'DE İLK DUA!
Mehmed Kırkıncı Hoca'ya, Kabe'yi ilk defa görenin yapacağı dua mutlaka kabul olacağı için nasıl dua edelim? diye sorduklarında şu cevabı vermiş :
- Ya Rabbi, burada ve bundan sonra da edeceğim bütün duaları kabul eyle diye dua edin.
- Ya Rabbi, burada ve bundan sonra da edeceğim bütün duaları kabul eyle diye dua edin.
29 Eylül 2011 Perşembe
İYİ BİR ÇOBAN
Eski Roma'da eyalet valilerinden biri, Kayser Tiberius'a vergilerin artırılmasını teklif edince, şu cevabı almış:
- İyi bir çoban, koyunlarının yününü kırpar ama derisini yüzmez.
- İyi bir çoban, koyunlarının yününü kırpar ama derisini yüzmez.
KITLIK
İngiliz Kralı seyahat ederken, yolu bir köye düşer. Mütevazi bir handa geceler. Yemek olarak da bulduğu dört yumurta ile karnını doyurur. Hesabını sorunca, on altın isterler.
- Aman! der, kral. Burada yumurta kıtlığı mı var?
Han sahibi cevap verir:
- Hayır efendim. Yumurta boldur ama kral kıtlığı var.
- Aman! der, kral. Burada yumurta kıtlığı mı var?
Han sahibi cevap verir:
- Hayır efendim. Yumurta boldur ama kral kıtlığı var.
NEŞELENMEK
Neyzen Tevfik'e soruşlar :
- Çalarken mi neşelenirsin, yoksa neşeli olduğun zaman mı çalarsın?
Neyzen cevap vermiş :
- Ben hırsız mıyım ki, çaldığım zaman neşeleneyim?
- Çalarken mi neşelenirsin, yoksa neşeli olduğun zaman mı çalarsın?
Neyzen cevap vermiş :
- Ben hırsız mıyım ki, çaldığım zaman neşeleneyim?
CESARETİN İSPATI
Prof. Salih Murat 'Dünyanın en cesur denizcileri İngilizlerdir' deyince, Yahya Kemal ona itiraz etmiş ve bunu şu sözleriyle ispatlamış :
- İngilizler yaptıkları bir gemiyi 10 sene kullanıp Portekiz'e satarlar. Portekizliler, onu 15 sene kullandıktan sonra Yunanistan'a devrederler. Yunanlılar, gemiyi 25 sene kullandıktan sonra bize salarlar. Bizde onu alıp 50 sene boyunca kullanırız. Böyle bir işe bizden başka hangi millet cesaret edebilir?..
- İngilizler yaptıkları bir gemiyi 10 sene kullanıp Portekiz'e satarlar. Portekizliler, onu 15 sene kullandıktan sonra Yunanistan'a devrederler. Yunanlılar, gemiyi 25 sene kullandıktan sonra bize salarlar. Bizde onu alıp 50 sene boyunca kullanırız. Böyle bir işe bizden başka hangi millet cesaret edebilir?..
ÖZEL FİYAT
meşhur ayakkabıcı ismail kemal'in dükkanına giren bir müşteri, vitrindeki bir çift ayakkabıyı göstererek sormuş :
- üzerinde 40 lira yazan şu ayakkabıları bana kaça verirsiniz?
ismail kemal, ilk defa gördüğü adama bir göz atıp cevap vermiş :
- size mi?.. tekini 20 liraya bırakırım.'
- üzerinde 40 lira yazan şu ayakkabıları bana kaça verirsiniz?
ismail kemal, ilk defa gördüğü adama bir göz atıp cevap vermiş :
- size mi?.. tekini 20 liraya bırakırım.'
DİNLENDİRİCİ ESER
Yazar Cahit Uçuk, 'Gök Korsanı' adlı piyesini Refili Cevat Ulunay'a takdim ederek, eseri hakkında fikrini sormuş. Ulunay, onun son derece dinlendirici bir eser olduğunu söylemiş. Bu açıklamaya çok sevinen Cahit Uçuk, piyesin insanı nasıl dinlendirdiğini sorduğunda ise, Ulunay şöyle cevaplamış :
- Çok basit!.. Okumaya başladığınız anda uyuyor ve uyandığınızda kendinizi çok dinlenmiş hissediyorsunuz.
- Çok basit!.. Okumaya başladığınız anda uyuyor ve uyandığınızda kendinizi çok dinlenmiş hissediyorsunuz.
ORTAK ZEVKLER
Pertev Etili, yeni evli bir çift anlatılırken :
- Böyle bir çift görmedim, demiş. 'İkisi de aynı şeylerden hoşlanıyor ve aynı şeylerden nefret ediyorlar.'
Örnek vermesini istemişler :
- İkisi de kavga etmeyi seviyor, demiş ve devam etmiş, ve ikisi de birbirinden nefret ediyor.
- Böyle bir çift görmedim, demiş. 'İkisi de aynı şeylerden hoşlanıyor ve aynı şeylerden nefret ediyorlar.'
Örnek vermesini istemişler :
- İkisi de kavga etmeyi seviyor, demiş ve devam etmiş, ve ikisi de birbirinden nefret ediyor.
HIRSIZIN TALİHSİZİ
Kendini şair zanneden birisi Şinasi'ye gelerek :
- Başıma gelenleri sormayın demiş. 'Bir hırsız, size takdim etmek için yazdığım şiirlerin bulunduğu altın yaldızlı defterimi çaldı.
- Yanlışlıkla almıştır cevabını vermiş Şinasi. İçinde yazılanları bilemez ki zavallı...
- Başıma gelenleri sormayın demiş. 'Bir hırsız, size takdim etmek için yazdığım şiirlerin bulunduğu altın yaldızlı defterimi çaldı.
- Yanlışlıkla almıştır cevabını vermiş Şinasi. İçinde yazılanları bilemez ki zavallı...
DİL
Üç yıldır Berlin'de öğrenim gören bir fransız talebe, bir gün Grimm kardeşlerden Wılhelm Grimm'le konuşmak istedi. Çocuğun Almanca tek kelimeyi doğru dürüst telaffuz edemediğini gören Grimm, ona Almanya'da yaşadığı halde nasıl olup ta Almancayı öğrenemediğini sordu. Fransız talebe :
- Çok zor, diye cevap verdi. Çünkü atlara yaraşır bir dil bu!
Bunun üzerine Grimm, taşı gediğine koydu.
- Doğru onun için eşekler bir türlü öğrenemiyorlar.
- Çok zor, diye cevap verdi. Çünkü atlara yaraşır bir dil bu!
Bunun üzerine Grimm, taşı gediğine koydu.
- Doğru onun için eşekler bir türlü öğrenemiyorlar.
28 Eylül 2011 Çarşamba
İNCİR AĞACI
Halet Efendi, yaşadığı devirde pek çok insanın başına belalar açmış birisidir. Bir gün İzzet Molla ile kendi konağının bahçesinde dolaşırken, köşedeki incir ağacının çıkartılmasını emreder. Bunu duyan İzzet Molla cevabı yapıştırır :
- Kalsın efendim. Belki birinin ocağına dikersiniz.
- Kalsın efendim. Belki birinin ocağına dikersiniz.
ATEŞİN DERECESİ
Meşhedi Cafer, hastalandığında, onu ziyarete giden Torik Necmi sormuş.
- Ateşin var mı?
Meşhedi, başıyla tasdik ederek :
- Elbette, demiş. Hem o kadar yüksek ki, biraz önce gelen doktor nabzımı maşa ile tuttu.
- Ateşin var mı?
Meşhedi, başıyla tasdik ederek :
- Elbette, demiş. Hem o kadar yüksek ki, biraz önce gelen doktor nabzımı maşa ile tuttu.
TAVŞAN
Bir tavşan her gün eczaneye gidip,
- Havuç var mı, havuç var mı? diye soruyormuş.
Eczacı da her gün sabırla yok diyormuş. En sonunda bir gün sıkılıp tavşanı dövmüş, dişlerini de kırmış. Tavşan ertesi gün yine gelmiş :
- Havuç suyu vay mı havuç suyu?
- Havuç var mı, havuç var mı? diye soruyormuş.
Eczacı da her gün sabırla yok diyormuş. En sonunda bir gün sıkılıp tavşanı dövmüş, dişlerini de kırmış. Tavşan ertesi gün yine gelmiş :
- Havuç suyu vay mı havuç suyu?
GÜNEŞ Mİ AY MI ?
Adamın biri zilzurna içkiliymiş. Yolda yalpalıya, yalpalıya ilerlerken yanından geçen adama :
- Kardeş şu yukardaki güneş mi ay mı? diye sormuş.
Adam :
- Bilmiyorum kardeşim ben buralı değilim demiş.
- Kardeş şu yukardaki güneş mi ay mı? diye sormuş.
Adam :
- Bilmiyorum kardeşim ben buralı değilim demiş.
ÜNİVERSİTE MEZUNU
Delikanlı okulu bitirdikten sonra müracaat ettiği mağazada çalışmak üzere işe kabul edilmiş. Büyük bir sevinçle ertesi gün işe başlamak üzere mağazaya gelmiş.
Mağaza yöneticisi sevecen ve sıcakkanlı bir şekilde delikanlıyı karşılıyarak :
- Hoş geldin, diyerek sonrada delikanlının eline bir süpürge tutuşturarak :
- İlk önce şu süpürgeyle arka taraftaki rafların altını temizleyiver, demiş.
Delikanlı kızgınlığı yüzünden belli olacak şekilde :
- Ben üniversite mezunuyum.
Yönetici bunun üzerine bir adım geriye çekilerek :
- Özür dilerim, bilmiyordum. Süpürgeyi bana verirsen nasıl temizlik yapman gerektiğini gösteririm.
Mağaza yöneticisi sevecen ve sıcakkanlı bir şekilde delikanlıyı karşılıyarak :
- Hoş geldin, diyerek sonrada delikanlının eline bir süpürge tutuşturarak :
- İlk önce şu süpürgeyle arka taraftaki rafların altını temizleyiver, demiş.
Delikanlı kızgınlığı yüzünden belli olacak şekilde :
- Ben üniversite mezunuyum.
Yönetici bunun üzerine bir adım geriye çekilerek :
- Özür dilerim, bilmiyordum. Süpürgeyi bana verirsen nasıl temizlik yapman gerektiğini gösteririm.
HAKLI ÖLÜM
Sokrat ölüme mahkum edildiğinde, eşi :
- Haksız yere öldürülüyorsun, diye ağlamaya başlayınca,
Sokrat :
- Ne yani, demiş. Bir de haklı yere öldürülseydim daha mı iyi olurdu?
- Haksız yere öldürülüyorsun, diye ağlamaya başlayınca,
Sokrat :
- Ne yani, demiş. Bir de haklı yere öldürülseydim daha mı iyi olurdu?
NEDEN SAÇLARI BEYAZLAŞMIŞ?
Çocuk annesine sordu :
- Anneciğim, babamın saçları neden dökülmüş?
- Çok düşündüğü için.
- Peki, neden senin saçların bu kadar gür?
- hadım bakalım, yemeğini ye de git yat!
- Anneciğim, babamın saçları neden dökülmüş?
- Çok düşündüğü için.
- Peki, neden senin saçların bu kadar gür?
- hadım bakalım, yemeğini ye de git yat!
NE YAZMIŞ ?
Süleyman Nazif, bir gün Ati (İstikbal) Gazetesini çıkaran Celal Nuri Bey'i ziyarete gitmişti.
Celal Nuri Bey, bi ara sordu:
- Bugün ne yazdığımı biliyor musun?
Süleyman Nazif gülümsedi :
- Hayır!.. Ama itiraf et, ne yazdığını sende bilmiyorsun değil mi?
Celal Nuri Bey, bi ara sordu:
- Bugün ne yazdığımı biliyor musun?
Süleyman Nazif gülümsedi :
- Hayır!.. Ama itiraf et, ne yazdığını sende bilmiyorsun değil mi?
OT MU ?
Eski politikacılardan biri, hocası Fuat Köprülü'yü mecliste yeşil bir kravatla görünce :
- Hocam! diye sormuş. Yakanızdaki ot mu?
Köprülü :
- Hayır!.. diye cevap vermiş. Ot olsaydı onu çoktan yemiştin.
- Hocam! diye sormuş. Yakanızdaki ot mu?
Köprülü :
- Hayır!.. diye cevap vermiş. Ot olsaydı onu çoktan yemiştin.
TAVSİYE
Meşhur Alman münekkidi Lessing, eserlerini incelediği bir genç yazara şöyle demiş :
- Kitabınızda yeni ve hakikat olan şeyler var. Fakat yeni olanlar hakikat değil, hakikat olanlar da yeni değil.
- Kitabınızda yeni ve hakikat olan şeyler var. Fakat yeni olanlar hakikat değil, hakikat olanlar da yeni değil.
BİTMEYEN SALTANAT
Selçuklu Sultanlarından biri, Mevlana'yı ziyaret ederek saltanatları arasındaki farkı sorduğunda, o yüce zaten şu cevabı almış :
- Senin saltanatın, gözlerin açık kaldığı müddetçe bakidir. Benimki ise, gözlerimi kapadığımda başlar.
- Senin saltanatın, gözlerin açık kaldığı müddetçe bakidir. Benimki ise, gözlerimi kapadığımda başlar.
KİMİN ESERİ
Almanlar, Paris'in işgali sırasında meşhur ressam Picasso'nun evini basarak tablolarını gözden geçirmeye başlamışlar. Bunlardan birinde, kadın ve çocukları işkence ile öldüren Alman askerleri görülüyormuş.
- Nazi subayı, Picasso'ya ters ters baktıktan sonra, tabloyu gösterip sormuş :
- Bunu siz mi yaptınız?
Picasso, sakin bir tavırlı cevap vermiş :
- Hayır, siz!..
- Nazi subayı, Picasso'ya ters ters baktıktan sonra, tabloyu gösterip sormuş :
- Bunu siz mi yaptınız?
Picasso, sakin bir tavırlı cevap vermiş :
- Hayır, siz!..
27 Eylül 2011 Salı
GÖRMEK
Einstein, izafiyet teorisinden bahsederken, yeni buluşları daima şüphe ile karşılayan bir dinleyici :
- Anlayışım ve mantığım, görmediğim şeyleri asla kabul etmez demiş.
Einstein gayet sakin bir şekilde şu cevabı vermiş.
- Sözlerinize bir diyeceğim yok efendim. Ama siz de, anlayışınızla mantığınızı şu masanın üzerine koyun da, onlara sahip olup olmadığınızı anlayalım.
- Anlayışım ve mantığım, görmediğim şeyleri asla kabul etmez demiş.
Einstein gayet sakin bir şekilde şu cevabı vermiş.
- Sözlerinize bir diyeceğim yok efendim. Ama siz de, anlayışınızla mantığınızı şu masanın üzerine koyun da, onlara sahip olup olmadığınızı anlayalım.
EĞER DOSTUNUZ VARSA
Bernard Shaw, 'Pygmailon' adlı tiyatro oyununun galasına davet ettiği W. Churchill'e şu notu iletir :
- Pygmalion'un ilk gecesi için size iki bilet ayrıldı. Bir dostunuzu da getirin, eğer varsa...
Churchill, bu iğnemelenin altında kalmadan şu mesajı gönderir :
- İlk gece gelemiyorum. İkincisine gösteriye gelebilirim, eğer olacaksa...
- Pygmalion'un ilk gecesi için size iki bilet ayrıldı. Bir dostunuzu da getirin, eğer varsa...
Churchill, bu iğnemelenin altında kalmadan şu mesajı gönderir :
- İlk gece gelemiyorum. İkincisine gösteriye gelebilirim, eğer olacaksa...
BİR ÖKÜZ UĞRUNA
Oğlunun okuması için çiftliğindeki bütün inekleri satan köylü bir vatandaş, onun buna rağmen bir şey öğrenemediğini görünce.
- Ne talihsiz adammış, diye söylenmiş. Bir öküz uğruna, ne inekler feda ettim.
- Ne talihsiz adammış, diye söylenmiş. Bir öküz uğruna, ne inekler feda ettim.
ALLAHIM
- ALLAHIM!! Kendim için bir şey istemiyorum. Sadece anneme elma yanaklı, bal dudaklı, sütun bacaklı bir gelin nasip eyle...
DEĞİŞTİ DEMESİNLER DİYE
Her girdiği işte zarar eden Ahmet, nihayet son işinde başarılı olur, çok para kazanır.
Alacaklılar :
- Zengin oldun, ama hala borçlarını ödemiyorsun, nedendir? diye sorarlar.
Ahmet de;
- Zengin oldu da değişti demesinler diye... cevabını verir.
Alacaklılar :
- Zengin oldun, ama hala borçlarını ödemiyorsun, nedendir? diye sorarlar.
Ahmet de;
- Zengin oldu da değişti demesinler diye... cevabını verir.
EŞEK
Cemal yüksekokul okumadığı halde her nasılsa bir bilim konferansına katılır. Her haliyle göze batan Kemal'e , yanında oturan bir bilim adamı alaycı bir tavırla :
- Seninle eşek arasında ne fark var? diye sorar. Kemal aynı tavırla cevap verir.
- Sadece bir karış mesafe var...
- Seninle eşek arasında ne fark var? diye sorar. Kemal aynı tavırla cevap verir.
- Sadece bir karış mesafe var...
GÜBRE BÖCEKLERİ
Şair Deyheki, çocukları yanına alarak bir dostunu ziyarete gider. Kara, kuru ve sıska çacukları gören dostu latife olsun diye :
- Efendi, der. Bu gübre böcekleri senin mi?
Şair, taşı gediğine koyar :
- Evet efendim! Hoş kokunuza geldiler.
- Efendi, der. Bu gübre böcekleri senin mi?
Şair, taşı gediğine koyar :
- Evet efendim! Hoş kokunuza geldiler.
FİLOZOFÇA BİR CEVAP
Bernard Shaw'a en sevdiği hayvanı sormuşlar :
Filozof şöyle cevap vermiş :
- Söyleyemem ; nezaketsizlik olur.
Filozof şöyle cevap vermiş :
- Söyleyemem ; nezaketsizlik olur.
VARDİYA
Tarih hocası kıl olduğu öğrencisini bozmak amacıyla sorar :
- 2. Ramses'in piramidinin güney kanadında çalışan işçilerin ustabaşının adı nedir?
Afacan öğrenci sorar :
- Gündüz vardiyasındaki mi, gece vardiyasındaki mi?
- 2. Ramses'in piramidinin güney kanadında çalışan işçilerin ustabaşının adı nedir?
Afacan öğrenci sorar :
- Gündüz vardiyasındaki mi, gece vardiyasındaki mi?
KADAYIFI YEMEYE
Annesi, Metin'e nasihat ediyordu.
- Oğlum, derslerini günü gününe yap. Bugünün işini hiçbir zaman yarına bırakmamalısın.
Bunun üzerine Metin yerinden kalktı. Annesi sordu :
- Nereye gidiyorsun? Lafımı dinlesene!
Metin hemen cevabı yapıştırdı :
Yarına kalan kadayıfı yemeye...
- Oğlum, derslerini günü gününe yap. Bugünün işini hiçbir zaman yarına bırakmamalısın.
Bunun üzerine Metin yerinden kalktı. Annesi sordu :
- Nereye gidiyorsun? Lafımı dinlesene!
Metin hemen cevabı yapıştırdı :
Yarına kalan kadayıfı yemeye...
MEZUN
İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi'nde bir profesör, not sisteminden şikayetçi olup sınıfı paylamakta :
- Zaten buraya eşeği bağlasan mezun olur!
- Haklısınız hocam, ipini koparamayanlar da profesör oluyor!..
- Zaten buraya eşeği bağlasan mezun olur!
- Haklısınız hocam, ipini koparamayanlar da profesör oluyor!..
YEMEK ZAMANI
Diyojen'e sormıuşlar :
- Yemek yemek için en münasip zaman hangisidir?
Cevap vermiş:
- Zenginsen farketmez, fakirsen bulduğun zaman!
- Yemek yemek için en münasip zaman hangisidir?
Cevap vermiş:
- Zenginsen farketmez, fakirsen bulduğun zaman!
CÖMERTLİĞİN BÖYLESİ
Papazın biri pazarda alış-veriş ederken, pahalı bulduğu malın fiyatını düşürmek için fazlaca çene çalar.
Bu sırada oradan geçmekte olan Hz. mevlana, satıcının :
- Bu papazlar ne cimri insanlar, diye söylendiğini duyarak şu karşılığı verir.
- Öyle deme oğul. onlardan daha cömert kim var?
Müslümanlığı bize bırakmışlar, yaradanımıza karşı ibadeti bize bırakmışlar : Ahirette ise Cenneti ve içindeki bütün nimetleri yine bize bırakmışlar. Bundan daha büyük cömertlik olur mu?
Bu sırada oradan geçmekte olan Hz. mevlana, satıcının :
- Bu papazlar ne cimri insanlar, diye söylendiğini duyarak şu karşılığı verir.
- Öyle deme oğul. onlardan daha cömert kim var?
Müslümanlığı bize bırakmışlar, yaradanımıza karşı ibadeti bize bırakmışlar : Ahirette ise Cenneti ve içindeki bütün nimetleri yine bize bırakmışlar. Bundan daha büyük cömertlik olur mu?
SINIFI GEÇMEK
Öğretmen, öğrencilerin aklını karıştırmak için :
- Çocuklar demiş. Allah hepinizin cennete gitmesini istediği halde, neden bizi dünyaya göndermiş?
Çocuklardan biri, soruya karşılık vererek :
- Öğretmenim, demiş. Şüphesiz ki siz bizim sınıf geçmemizi istiyorsunuz. O halde neden hepimize geçerli not vermeyip imtihan ediyorsunuz?..
- Çocuklar demiş. Allah hepinizin cennete gitmesini istediği halde, neden bizi dünyaya göndermiş?
Çocuklardan biri, soruya karşılık vererek :
- Öğretmenim, demiş. Şüphesiz ki siz bizim sınıf geçmemizi istiyorsunuz. O halde neden hepimize geçerli not vermeyip imtihan ediyorsunuz?..
DÜNYANIN YÜZÜ
Hastalıktan ötürü gözleri kapanmış olan bir adam, halk şairi Seyrani'ye :
- Bende dünyayı görecek göz mü kaldı? diye şikayette bulununca, söz eri Seyrani :
- Hiç üzülme dostum demiş. Zaten dünyada da bakılacak surat kalmadı.
- Bende dünyayı görecek göz mü kaldı? diye şikayette bulununca, söz eri Seyrani :
- Hiç üzülme dostum demiş. Zaten dünyada da bakılacak surat kalmadı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)